Научная статья на тему 'Modern, Post-modern, Küresel Dönüşüm Süreçlerinde Dinin Durumu: Din Kuramlarına Eleştirel Katkı'

Modern, Post-modern, Küresel Dönüşüm Süreçlerinde Dinin Durumu: Din Kuramlarına Eleştirel Katkı Текст научной статьи по специальности «СМИ (медиа) и массовые коммуникации»

CC BY
117
33
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
Ключевые слова
Modernite / post-modernite / küreselleşme / sekülerleşme / din-toplum ilişkisi. / Modernity / post-modernity / globalization / secularization / religion-society relation.

Аннотация научной статьи по СМИ (медиа) и массовым коммуникациям, автор научной работы — Bahattin Cizreli, Cevat Özyurt

Sosyal bilimler literatüründe din olgusunu konu edinen çalışmaların odak noktası, modernleşme ile geleneksel sosyal kurumlarda gerçekleşen köklü dönüşüm olmuştur. XIX. ve XX. yüzyıl sosyal bilimlerindeki egemen yaklaşım, din ile modernleşme arasında gerilimli bir ilişki olduğudur. Sosyal değişmeye bağlı olarak varoluşsal anlam arayışının ve güvenliğin kaynağı olarak din, diğer sosyal kurumlar gibi form değiştirmektedir. Din olgusunu bir analiz konusu olarak merkeze alıp sosyal değişmeyi irdeleyen kimi yaklaşımların temel zaafı, sosyal örüntülere değil görüntülere odaklanmasıdır. Temsillerin değişimini değil toplumlar tarihinin yakın dönemdeki temel kavşaklarında dinin/kutsalın geçirdiği dönüşümü ele almak, sosyal değişmenin yapısal özellikleriyle ilişkili teorik bir çerçeve çizme imkânı sağlayacaktır. Bu çalışmanın amacı, din olgusunun büyük sosyal değişme süreçlerinde yaşadığı dönüşümlerin ana hatlarını ortaya koyarak yeni teorik yaklaşımlara katkı sağlamaktır. Makalenin birinci kısmında radikal bir kültürel değişme olarak modernitenin, ikinci kısmında post-modernitenin, üçüncü kısmında ise küreselleşmenin etkileri karşısında dinin/kutsalın gösterdiği reaksiyonlar ele alınmaktadır. Son kısımda ise dinin/kutsalın değişimini açıklamaya çalışan kavramsallaştırmaların imkân ve sorunları tartışılmaktadır.

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.

The Condition of Religion in Modern, Post-modern, Global Transformation Processes: Critical Contribution to Theories of Religion

The focus of studies on the phenomenon of religion in the sociological literature has been the radical transformations that took place in traditional social institutions in the modernization process. The dominant approach in the social sciences of the 19th and 20th centuries assumes that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. This assumption is problematic because it is based on partial and superficial analysis. Focusing on images, not social patterns, has been the main weakness of some approaches that focus on religion and analyze social change. It is a reality that religion, which is the source of the ontological search for meaning and safety, changes form depending on social change, like other social institutions. Based on this reality, analyzing the effects and reactions of the great transformations in the history of sociality on religion/sacred in the last five centuries, rather than the change of representations, offers a more explanatory theoretical framework regarding the structural features of social and cultural change. This study aims to contribute to new theoretical approaches by periodically revealing the main lines of both the transformation of the phenomenon of religion and the reaction of religion to social transformations since the beginning of modernity. Reactions of religion/sacred are discussed against the effects of modernity (as a radical cultural change) in the first part, post-modernity in the second part and globalization in the third part of the article. In the last part, the possibilities and problems of conceptualizations that try to explain the change of religion/sacred are discussed.

Текст научной работы на тему «Modern, Post-modern, Küresel Dönüşüm Süreçlerinde Dinin Durumu: Din Kuramlarına Eleştirel Katkı»

KÜLLlYE

ULUSLARARASI SOSYAL BÎLÎMLER DERGÎSÎ

INTERNATIONAL JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES

Modern, Post-modern, Kiiresel Dônuçiim Siireçlerinde Dinin Durumu: Din Kuramlarina

Eleçtirel Katki

Bahattin CÎZRELF & Cevat ÔZYURT"

Ôzet

Sosyoloji literatûrûnde din olgusunu konu edinen çaliçmalarin odak noktasi, modernleçme surecinde geleneksel sosyal kurumlarda gerçekleçen kôklti dônuçiimler olmuçtur. XIX. ve XX. ytizyil sosyal bilimlerindeki egemen yaklaçim, din ile modernite arasinda uzlaçma imkâni olmayan bir gerilim bulundugunu varsaymaktadir. Bu varsayim, kism! ve yiizeysel analizler iizerine temellendigi için sorunludur. Sosyal ôriintiilere degil gôruntulere odaklanmak, din olgusunu merkeze alarak sosyal degiçmeyi irdeleyen kimi yaklaçimlarin temel zaafi olmuçtur. Ontolojik anlam arayiçinin ve giivenligin kaynagi olan dinin diger sosyal kurumlar gibi sosyal degi§meye bagli olarak form degi§tirmesi bir gerçekliktir. Bu gerçeklikten hareket ederek temsillerin degiçimini degil de toplumsalhgin son be; asirlik tarihindeki bllyllk dûntlçtlmlerin dine/kutsala etkisini ve kar§ila§tigi reaksiyonlari analiz etmek, sosyo-M№el degiçmenin yapisal Ozelliklerine îliçkin daha açiklayici bir kuramsal çerçeve sunar. Bu çahgmamn amaci, modernligin baçlangicmdan itibaren hem din olgusunun dôntlçUmtlnUn hem de dinin toplumsal dôntl§Umlere verdigi tepkinin ana hatlarim dônemsel olarak ortaya koyarak yeni kuramsal yaklaçimlara katki saglamaktir. Makalenin birinci kisminda radikal bir ktilttlrel degiçme olarak modernitenin, ikinci kisminda post-modernitenin, tlçUnctl kisminda ise kllreselleçmenin etkileri karçisinda dinin/kutsalin gôsterdigi reaksiyonlar ele alinmaktadir. Son kisimda ise dinin/kutsalin degiçimini açiklamaya çaliçan kavramsallaçtirmalarin imkân ve sorunlan tartiçilmaktadir.

Anahtar Kellmeler: Modernite, post-modemite, kûreselleçme, sektilerleçme, din-topl^ iliçkisi.

The Condition of Religion in Modern, Post-modern, Global Transformation Processes: Critical

Contribution to Theories of Religion

Abstract

The focus of studies on the phenomenon of religion in the sociological literature has been the radical transformations that took place in traditional social institutions in the modernization process. The dominant approach in the social sciences of the 19th and 20th centuries assumes that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. This assumption is problematic because it is based on partial and superficial analysis. Focusing on images, not social patterns, has been the main weakness of some approaches that focus on religion and analyze social change. It is a reality that religion, which is the source of the ontological search for meaning and safety, changes form depending on social change, like other social institutions. Based on this reality, analyzing the effects and reactions of the great transformations in the history of sociality on religion/sacred in the last five centuries, rather than the change of representations, offers a more explanatory theoretical framework regarding the structural features of social and cultural change. This study aims to contribute to new theoretical approaches by periodically revealing the main lines of both the transformation of the phenomenon of religion and the reaction of religion to social transformations since the beginning of modernity. Reactions of religion/sacred are discussed against the effects of modernity (as a radical cultural change) in the first part, post-modernity in the second part and globalization in the third part of the article. In the last part, the possibilities and problems of conceptualizations that try to explain the change of religion/sacred are discussed.

Key Words: Modernity, post-modernity, globalization, secularization, religion-society relation.

* Sorumlu Yazar (Corresponding Author), Ar§. Gör. Dr., Ankara Yildinm Beyazit Üniversitesi, Insan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Sosyoloji Bölümü, Ankara /Türkiye, e-mail: bahattincizreli@gmail.com ORCID ©: https://orcid.org/0000-0002-7639-1138.

** Prof. Dr., Kirgizistan-Ttotaye Manas Üniversitesi, Edebiyat Fakiiltesi, Sosyoloji Bölümü, Bigkek/ Kirgizistan, email: ozyurtce vatfa'gmail .com ORCID : https://orcid.org/0000-0002-1818-6312. Bu makaleyi §u jekiide kaynak gösterebilirsiniz / To cite this article (APA):

Cizreli, B. & Özyurt, C. (2022). Modern, Post-modern, Küresel Dönü§üm Süre^lerinde Dinin Durumu: Din

Kuramlarina Eleçtirel Katki. Külliye, 3(2), 82-106. DOI: 10.48139/aybukulliye.1038857. Makale Bilgisi / Article Information_

Geliç / Received Kabul / Accepted Tiirii / Type Sayfa / Page

20 Aralik 2021 29 Nisan 2022 Ara$tirma Makalesi 82-106

20December 2021 29 April 2022 Research Article

Extended Abstract

In the field of sociology of religion, a holistic explanation of the state of religious experience in the periods of modernity, postmodernity, and globalization is still needed. The main focus of the article is the thesis that there is an irreconcilable tension between religion and modernity. The general aim of the article is to show that researchers in the field of sociology of religion would have a more coherent and realistic theoretical framework if they focus on religious patterns rather than images of the sacred in the transformation of religion. The findings of the article are reached through qualitative research. The prominent sources in the debates on modernity, postmodernity, globalization, and the relevant literature in the sociology of religion constitute the main data sources of the research. These sources are analyzed based on the comparative method and the findings are expounded in a theoretical form.

In the first part of the article, the phenomena reflecting the transformation of religion in the modernization period, as a radical cultural change, are examined. The secularization thesis and the approaches against it are evaluated. In the second part, the effect of relativism and eclecticism on religious thought in the advanced stage of modernity, which is called postmodernity, is discussed. In the third part, the views of the main theorists of globalization and the reactions of religion to the effects of globalization are discussed.

The analysis of religion and social change throughout the article shows that the processes of modernity, postmodernity, and globalization should be treated as intertwined social transformation processes, not as three different periods. Modernization is a radical change in culture and the transformation in the consciousness of people who experience this change due to the dominance of functional rationality. The structural differentiation of modern society and the division of labour based on functional rationality have caused both the rising of individualization and the fragmentation of human consciousness. With the development of communication and transportation technologies, the interaction between people and different meaning systems, and between people has accelerated. Under these conditions, like all social institutions, religious meaning systems change at a formal level. As a result of the analysis which was conducted in the article, the following conclusions have been reached:

1. In traditional societies, established and continuous relationships are more concrete. With the escalation of individualization, the religious experience becomes more abstract to the extent that relations become abstract. In this context, it is necessary not to look for the religious only in traditional religious institutions.

2. As modernity strengthens individualization, individual meaning systems are produced. Thus, religion gains an individual appearance by moving away from the influence of institutional authorities and community control.

3. Modern knowledge and discoveries lead to questioning of traditional meaning systems. When traditional institutions could not respond to current change, the trust of their members decreases. The search for individual meanings increases. In this context, it is not religion that weakens, it is the traditional form of religion. Religion could take on new forms.

4. In the process of weakening traditional religious meaning systems, there is active opposition to modern ideologies. However, despite this opposition, modern ideologies take over historical religious experience and become institutionalized and sanctified like traditional religions.

5. When trust in modern ideologies weakens in the postmodern era, traditional religions reappear in the public sphere.

6. As opposition to macro narratives such as modern ideologies and traditional religions increases, religious pluralism increases, and eclectic religious understandings emerges.

7. As a result of modernity, both relativist religious tendencies and fundamentalist religious movements emerge with the development of pluralism in the late modern (postmodern) period.

8. The increase and intensification of interaction between people, thanks to the advancement in communication and transportation technologies, also produces enhancement of hybrid religious orientations.

9. Religion is one of the dynamics of globalization and is under the influence of globalization. With the development of global networks, global religious movements have emerged.

10. Contradictions become global as inequalities become global. The inability to resolve social contradictions causes the revival of religious communities and the emergence of radical movements based on religious identity.

11. Traditional religious movements, while seemingly opposed to technology, quickly adapt to technical developments to increase their sphere of influence. As a result of this adaption, virtual religious communities are formed, and virtual religious rituals are practised.

Giri§

Modernite ile din arasindaki ili§ki din sosyolojisinin temel sorunsalini olu§turmu§tur. Modern donu§umlerin etkisiyle dinin bireysel ve sosyal roliinun tasfiye mi edildigi yoksa sadece bifimsel duzeyde birtakim degi§iklikler mi ger?ekle§tigine ili§kin literatiirdeki tarti§ma devam etmektedir. Din sosyolojisi alaninda ara§tirma yuriitenler, dinsel deneyimin modernite, post-modernite ve kureselle§me olarak adlandinlan donemlerdeki durumunun donemsel analizini gerfekle§tirse de butiinluklii bir afiklamaya hala ihtiya? duymaktadirlar.

Tarihin dar bir kesitine odaklanan kismi ve yiizeysel yorumlann din ile modernite arasinda uzla§ma imkani olmayan bir gerilim bulundugu varsayimi, bu makalenin odaklandigi temel sorunsali olu§turmaktadir. Sozii ge?en varsayim "evrimci", "dogrusal" din sosyolojisi paradigmalarini besleyerek dinin, kutsalin ve ontolojik anlamin olumiinu/sonunu ilan etme aceleciligine yol a£mi§tir. Giinumuzde ise hem modernligin farkli ve?heleri hem de dinsel deneyimin formel degi§imleri uzerine odaklanan kar§ila§tirmali ve butuncul kuramsal arayi§lar din sosyolojisine daha tutarli ve ge?erli kuramsal genellemeler sunma imkanini amaflamaktadir.

Makalenin genel amaci, din sosyolojisi alanindaki ara§tirmacilarin dinin donu§iimu konusunda kutsalin tezahtirlerine degil de dinsel oriintiilere odaklanmasi halinde daha tutarli ve ge^ekfi bir kuramsal 9er9eveye kavu§acagim gostermektir. Sadece dinin temsilleri tizerinden yapilan ara§tirmalar, ne toplumsal hayattaki sekulerle§menin duzeyini tam olarak aQiklayabilir ne de modern ideolojiler ve pratikler i^indeki dinselligin goriilmesini saglayabilir. Bu makalenin ozel amaci, din olgusunun temel sosyal degi§me donemlerinde (modernite, post-modernite, kiireselle§me) ya§adigi donu§umlerin ana hatlarini ortaya koyarak, yeni kuramsal yakla§imlara katki saglamaktir.

Makale dort boyutlu olarak hazirlanmi§tir. Oncelikle okuyucunun temel konular ve sorunlar hakkinda ili§kisel baglamda bir kavrayi§ edinmesi i?in din-

toplumsal degiçme iliçkisinin dönemsel betimlemesine yer verilmiçtir. ikinci olarak din sosyoloji kuramlarimn toplumsal degi§me-din iliçkisini açiklamadaki yetersizlikleri dönem karçilaçtirmalanyla ortaya çikanlmiçtir. Ûçiincû olarak alandaki kuramsal yetersizliklerin ve tutarsizliklann giderilmesi için dikkat edilmesi gereken unsurlar bütüncül kuramsal yaklaçimla belirlenmiçtir. Son olarak toplumsal degiçme-din iliçkisi analizinde bütüncül kuramsal yaklaçimla ulaçilan temel genellemeler gôsterilmiçtir. Yukarida belirtigimiz birinci, ikinci ve ûçûncû boyutlar makalede ardiçiklik arz etmeyip modernite, post-modernite ve küresel sûreçlerinin dönemsel analizlerine uyarlanmiçtir.

Makalenin sonuçlarina nitel bir araçtirmayla ula§ilmaktadir. Modernite, post-modernite, kûreselleçme tartiçmalarmda öne çikan kaynaklar ve din sosyolojisi alamndaki ilgili literatür araçtirmanin temel veri kaynaklanm oluçturmaktadir. Bu kaynaklar karçilaçtirma yöntemine dayanarak analiz edilmekte ve elde edilen bulgular kuramsal bir formda aktanlmaktadir. Bütün kuramsal metinlerde görebilecegimiz deneme üslubu bu makalede de yer yer ön plana çikabilmektedir.

Makalenin birinci kisminda radikal bir kültürel degiçme olarak modernleçme döneminde dinin dönü§ümünü yansitan olgular irdelenmektedir. Sekûlerleçme tezi ve ona kar§i üretilen argümanlar ile dinin geleneksel olmayan biçimlerde yeniden inçasi ve geleneksel dinlerin kamusal alanda yeniden varlik göstermeleri hakkindaki kuramsal yaklaçimlar degerlendirilmiçtir. Ikinci kisimda post-modernite olarak adlandinlan modernligin ileri açamasinda göreceliligin ve 85 eklektisizmin dinî dûçûnce üzerindeki etkisi tartiçilmaktadir. Ûçûncû kisimda kûreselleçme kuramcilari arasindaki temel isimlerin görü§leri ve küreselle§menin etkileri kar§isinda dinin/kutsalin gösterdigi reaksiyonlar ele alinmaktadir. Son kisimda ise modernite, post-modernite ve küreselle§menin etkisinde dinsel dönü§ümlere dair temel kavramsallaçtirmalar ve varsayimlar arasinda karçilaçtirma yapilarak, dinin/kutsalin degiçimini açiklamaya çaliçan ba§lica yakla§imlarin analizi ile edinilen sonuçlara yer verilmektedir.

Deger Kaynaginin Rasyonelleçmesi/Sckûlcrlcçmcsi Olarak Modernitede

Din

Geleneksel toplumlar gündelik yaçamin ve kamusal iliçkilerin büyük ôlçûde din ekseninde düzenlendigi toplumlardir. Dinsel inançlarin etkisi ekonomiden estetige, tanmsal üretimden kilik kiyafete, dostluk ili§kilerinden evliliklere ve dahasi çocuklann sosyalle§mesine kadar hemen her alanda etkisini gösterir. Kiçilerin ve toplumlann gönenci, zaferleri, bunalimlan ve yenilgileri metafizik varliklarin ireidesi ve kader kavramiyla açiklanir (Tocqueville, 2021; Dürkheim, 2006). Toplumlar arasinda niceliksel farkliliklara ragmen aile, kabile, cemaat gibi kolektif aidiyet kaynaklari dinsel atiflarla kutsallaçmiç durumdadir (Tönnies, 2000). Din gerek örgütlü olarak gerekse cemaat bilinci sayesinde toplumsal degerlerin en a§kin (tarti§ilmaz) kaynagini oluçturur. Ya§amin temel düzenleyici kurumu olarak din elbette çatiçmalarin da ana kaynagini oluçturur. Bu nedenle siyaset kurumu da

dogrudan (din adamlanmn egemenliginde) veya dolayli (yönetilen halklann deger sistemi) olarak dinsel ilkelerle veya bu ilkelerle dogrudan çatiçma içinde olmayan örfi (geleneksel) ilkelerle yönetilir. En azindan genel görünüm sembolik düzeyde de olsa böyledir. Örnegin kiliç kuçanma ve taç giyme törenleri dine ve din adamlarina sayginin pekiçtirildigi anlardir. Ordu savaça çikarken de din adamlan dualanyla manevî olarak orduya destek verir (Koselleck, 2012, 165-186). Modernite bir bakima bu yapida büyük bir kinlmanin ifadesidir (Turner, 2017).

Hiristiyan Orta Çag'ina dayanan modern kavrami, erken zamanlarda Hiristiyanlik çagi ile eski pagan dünyayi ayirmak amaciyla oluçturulmuçtur. Latince "Modo" kelimesinden türetilmi§ olan modern "bugün", "son zamanlar" anlamini taçimaktadir (Kumar, 2013, 88). Kelime, son yüzyillarda spesifik bir toplum tipine gönderme yapar biçimde yeniden kavramsalla§tinlmi§tir. Modern toplumlar veya modernite, genellikle simfli bir toplumsal yapi, sanayiye dayali bir iktisadî model, demokrasiyi merkeze alan bir siyasî model, birey kültünün yükselmesi, gündelik hayatin metalaçmasi ve rasyonelleçmesi olarak tanimlanmaktadir (Abercrombie vd., 1994, 270). XIX. yüzyila kadar Bati toplumlanm açiklamak için kullamlan modernite kavrami, modernizasyon yoluyla cografî sinirlari açarak küresel bir olguya dönü§mü§tür.

Modernitenin baçlangiç dönemi konusunda fikir ayriligi bulunur. Örnegin, modernligi Max Weber Protestanligin doguçuyla, Toynbee Avrupa'nin cografî keçifleriyle baçlatir (Furseth ve Repstad, 2013, 145). Giddens (1994, 9) içinse 86 modernite, XVII. yüzyilda Bati Avrupa'da baçlayan fakat daha sonra tüm dünyayi etkileyen bir ya§am tarzi ve örgütlenme çeklidir.

XIX. yüzyil sosyolojisinin odaginda, Avrupa'da yaçanan modern sosyal degiçme bulunur. Dönemin kimi kuramcilan "ilerleme" dü§üncesinin etkisi altindadir ve yeniçagi coçkuyla karçilamr. Auguste Comte (2001, 32), insanlik tarihini teolojik (kurgusal), metafizik (soyut) ve pozitif (bilimsel) adlandirmalariyla iiç ana evreye ayirir ve tüm toplumlann aym evrelerden geçmekte oldugunu iddia eder. Benzer çekilde Spencer, yeni bir çaga geçiçin sosyal evrimin zorunlu sonucu olduguna inanir. Spencer'a göre bu evrim sürecinde toplum benzeçik bir yapidan farklilaçmaya dogru geliçmekteydi (Coser, 2011, 95-126). Bir diger klâsik dönem sosyologu Emile Dürkheim da farklila§maya vurgu yapar ve modern toplumlarda bireyselligin geli§tigine inanir. Ona göre nüfusun yogunlaçmasiyla geli§en i§ bölümü sonucu toplum, mekanik dayaniçmadan organik dayamçmaya dogru yol alir (Dürkheim, 2006). Dürkheim toplumsal dayam§mayi analizinin merkezine koyarken, Karl Marx toplumsal çatiçmaya dikkat çeker. Marx ve Engels'e göre tüm insanlik tarihi, bir simf mücadeleleri tarihidir ve toplumsal dönü§ümleri saglayan similar arasindaki mücadelelerdir (Marx ve Engels, 2014, 69). Marx'a göre kapitalizm, çeliçkilerin düzenidir ve kendi sonunu hazirlar (Aron, 2007, 112). Bu baglamda Marx'in modernite anlayiçi e§itsiz bir sosyal düzen olarak kapitalist üretim iliçkilerinin egemen olmasi biçiminde özetlenebilir.

Max Weber'in modernite analizinin ana temasi rasyonelleçmedir. Weber'de rasyonalite en genel anlamda belli bir hedefi gözeten düzenleme ve hesaplamadir. Rasyonalite temas ettigi her §eyi rasyonelleçtirir ve aktif bir giiç olarak tarihi ileriye dogru götürür. Weber rasyonalizasyon kavrami etrafinda Bati toplumlanmn geliçim ve evrim sûreçlerini ve bu siireçlerin Bati'ya özgün oldugunu açiklamaya çaliçir. Fakat Weber'in modem toplumsal dôniiçûme bakiçi karamsardir. Weber'e göre insanligin kapitalizmin ve rasyonel bürokrasinin tahakkümü altina girmesiyle (demir kafes) bireysel özgürlük yok olmaktadir. Kapitalist ruh galip gelmiç, fakat toplum ruhunu kaybetmiçtir. Weber'in modernite eleçtirisinde iki tema öne çikar: "anlam kaybi" ve "özgürlük kaybi" (Çigdem, 1997, 78, 151, 165). Kurtuluç vaat eden dinlerin gûçlerini kaybetmesiyle anlam kaybi ortaya çikar. Sanat ve bilim, dinin biraktigi boçlugu dolduramaz. Max Weber'in modernite kuramimn temel dayanagi, rasyonalizasyon süreci olsa da o hem moderniteyi hem de kapitalizmi çoklu bir nedensellik içinde anlamaya çaliçir. Kapitalizmi tahlil ederken rasyonelleçmenin yani sira bürokrasi, tarihsel kapitalizm ve Protestanligin bu dünyaci yaklaçimina vurgu yapan Weber'in (1999) modernite tahlili çok boyutludur. Marx'in modernite analizinde iktisadî degiçim merkezde iken Weber dini de kapsayan kültür alamndaki degiçimi merkeze alir.

Çaliçmalarmda belirgin bir biçimde modernleçme kuramina odaklanmiç olan Anthony Giddens, erken dönem sosyal bilim yaklaçimlarinm modernligi sadece bir dinamige bagli kalarak analiz etmesini eleçtirerek, moderniteyi çok boyutlu bir olgu olarak kavramak gerektigini vurgular. Ona göre moderniteyi kavramak için mevcut toplum bilim yaklaçimlarmin diçina çikilmalidir. Modernligin ne oldugunu anlamak için §u dort kurumsal boyuta bakmanin gerekli oldugunu belirtir; gözetim (enformasyon ve toplumsal denetlemenin kontrolü), kapitalizm (rekabetçi emek ve ürün piyasalari baglaminda sermaye birikimi), endüstriyalizm (doganin dönü§türülmesi, "yapay çevre"nin geliçimi) ve askerî iktidardir (savaçin endûstrileçmesi baglaminda çiddet araçlanmn kontrolü) (Giddens, 1994,19,23,26, 32, 39, 58).

Peter L. Berger, Brigitte Berger ve Hansfried Kellner ile kaleme aldigi Modernleçme ve Bilinç (1985) kitabinda modernligin insan bilinci üzerinde yarattigi degiçimi öne çikarir. Modernizasyon teknik yeniliklerin ve bu yeniliklerin etkisiyle olu§an bir dizi degerin paket hâlinde aktarim sürecidir (Berger vd., 1985, 13-34). Yeni üretim modelleri ile i§levsel teknolojinin toplumsal hayata egemen olmasi, insan bilincini ve iliçkilerini de baçtan açagi degiçtirir. Üretim stireçlerinin parçalanmasimn etkisiyle insan iliçkileri ve bununla beraber insan kiçiligi de parçalanir. Insan bilincine müdahale eden bir diger modem geli§me bürokrasinin rasyonelleçmesidir. Rasyonel bürokrasi yoluyla kurulan geni§ i§ bölümü, düzenliligi ve siniflandirmayi toplumsal hayatin her alanina yayar. Geleneksel dönemden farkli olarak modem toplumsal hayat radikal biçimde parçalanmi§tir. Bireyin pek çok kurumsal yapinin etkisi altinda kalmasi ve çok sayida rolünün olmasi, onun uznn vadeli programlar yapmasina ve bütünlüklü bir oto-biyografiye

sahip olmasina mâni olur. Bu sûreç bireyde parçalanmiçlik hissi yaratir. Bu hissin yarn sira modern toplumun bir diger ana özelligi, onun çogullaçmiç yapisidir. Berger, Thomas Luckmann ile ortak çaliçmasi Modernite, Çogulculuk ve Anlam Krizi (2015) adli eserde, modern hayatin bu çogul yapisina ve modern insanin içinde bulundugu anlam krizine dikkat çeker. Ayni toplum içinde birbirinden farkli çok sayida degerler sisteminin bulunmasi (çogulculuk) anlamin bir bütünlük içinde korunmasini ve kuçaktan kuçaga aktanlmasmi zorlaçtirmaktadir. Modern öncesi dönemde anlamin bütünlügünü saglayan ve toplumu bu anlam etrafinda birleçtiren din kurumu iken, modern çagda bu içlevi neyin yerine getirecegi sorusu cevapsiz kalmiçtir. Bu baglamda anlam krizine dair odaklamlmasi gereken konu, sekülarizm degil, çogulculuktur (Berger ve Luckmann, 2015, 43-58). Her ne kadar modern insanin çoklu yorumlara maruz kalmasi ona yeni kavrayiçlar kazandirsa da bu durum çagin insaninin kendisini kaybolmuç ve güvensiz hissetmesine neden olmaktadir. Geleneksel dönemde insan için maddî ve toplumsal dünya daha belirgin iken günümüz insam sürekli seçme özgürlügü ile muhatap birakilmaktadir. Modern dünyamn çogulcu yapisi içinde geleneksel dinî anlam sistemleri, artik seçeneklerden sadece birine dönü§mü§tür.

Bir diger yakin dönem teorisyeni Anton C. Zijderveld, modernle§me kuramlarinin degiçimin teknik boyutuna odaklanarak kültürel degiçme boyutunu yeterince ele almamasini eleçtirmektedir. Ona göre, modernleçme, en köklü kültürel degiçmedir (Zijderveld, 2013,45). Zijderveld'in (1985) kuraminda modernleçmeye dair iki temel tespit öne çikar: içlevsel akilciligin giderek geniçleyerek özsel akilciligi baskilamasi ve bununla iliçkili olarak toplumun giderek soyutla§masi. Modern toplumsal hayatta insanlann davraniçlari gitgide daha kisitlanir ve incelir. Güdüler ve duygular daha yogun kontrol edilir. Özel ve kamusal alan belirgin bir biçimde ayrilir ve farklila§ir. Çikara dayali olmayan her kültürel kurumsallaçma meçruiyetini yitirir. Her kültürel kurum ve sosyal kuruluçun içlevsel bir faydaya sahip olmasi beklenir. Modern kültürde araçlar amaçtan, uygulama fikirden ve form mahiyetten daha önemlidir. Yapisal farklilaçma, artan uzmanlaçma ve bunlarla birlikte bireyselleçmenin geniçlemesiyle toplumsal etkileçimler belirsizleçir ve toplum soyut bir gerçeklige dönü§ür. Bu baglamda Zijderveld'in dikkat çektigi iki tehdit bulunmaktadir: "yabancila§ma" ve "anomi". Yabancilaçma ku§atici modern kurumlarin kati kuralciligimn, anomi ise bu kurallarin belirsizliginin bir sonucudur (Zijderveld, 2013, 140-141). Modern toplum bu iki olgunun birlikte deneyimlendigi soyut bir toplumdur. Geleneksel dönemdeki mutlak anlam düzenini kaybeden insan toplumuna ve kendisine yabancilaçarak anlamsizliga gömülmü§tür. Modern toplum

rasyonelleçmekte iken insarnn gündelik yaçami irrasyonelleçmektedir.

***

Yukarida temel sosyal kuramlar îçiginda modernite analiz edilmektedir. Modernite-din ili§kisi veya modernitede dinin durumu analiz edilirken, gündelik yaçamm ve ekonomik ili§kilerin dinden bagimsizlaçmasi olarak sekülerle§me;

cemaatin par9alanmasi olarak bireyselle§me\ siyasal degerlerin dinsel degerlerden ayri§masi ve siyasal eksenli yeni kutsallarin olu§umu gibi birka? olgu merkezi ilgi odagi haline gelir. Bu bolumde modernite-din ili§kisinde bu temel olgulara deginilmektedir.

Sekulerle§me

Sekulerle§me, sekularizasyon ya da sekularizm kavramlan zaman zaman birbirleri yerine kullanilsa da baglamina ve kullanan kimseye gore farkli anlamlar i9ermektedir. Sekiilerle§me kavrami, kimi 9evreler ifin dinsizle§meyi, maddi yonelimliligin arti§im, degersizle§meyi ifade ererken, kimi du§iinurler ifin ilerleme ve geli§meyi ifade etmektedir. Klasik donemde (XIX. yiizyil boyunca ve XX. yiizyilin baijlarmda) neredeyse tiim sosyal bilimciler Aydinlanma dii§tincesi, Fransiz Devrimi, bilimsel bulu§lar ve yeni toplumsal anlatilarin tesiriyle dinin toplumsal hayattaki etkisinin azalacagina ve hatta bu etkinin yok olacagina yonelik kehanetlerde bulunmu§lardi. Jose Casanova'mn (2014, 25) da belirttigi gibi, Tocqueville ve Pareto gibi birka9 isim haricinde , -sekulerle§me ifadesi kullanilmasa da- toplumsal hayatin giderek dinsizle§tigi yonundeki tez tiim klasik donem sosyolog, antropolog ve psikanalistleri tarafindan dillendirilmekteydi.

Klasik sosyoloji doneminde yaygin olarak savunulan sekulerle§me tezi, 1960'larda kuramsal bir nitelik kazanmi§tir. Sekulerle§me tezinin XX. yuzyilda one 9ikan temsilcileri Bryan Wilson, Steve Bruce ve Harvey Cox olmu§tur. Bu ilk isimlerle birlikte sekiilerle§me tezinin modernle§me ile din arasinda tarn olarak nasil bir ili§kiyi tammladigi konusunda birbirinden farkli 90k sayida fikir ortaya atilmi§tir. "Secular Society/Religious Population: Our Tacit Rules for Using the Term Secularization" makalesinde John Sommerville (1998), sekiilerle§me konusunun ilgili bilimsel alan yazinda alti farkli baglamda ele alindigini belirtir:

1) Makro baglamda sekulerle§me: Toplumsal kurumlann (ekonomi, siyaset, hukuk, ahlak) giderek ozelle§erek birbirinden ozerk hale gelmesidir.

2) Tiizel ki§ilikler baglaminda sekiilerle§me: Dini kurulu§lann sekiiler kurulu§lara donu§mesidir. Ornegin eskiden dini nitelikteki bir universitenin bu ozelliginden siynlmasidir.

3) Faaliyetler baglaminda sekulerle§me: Ortak faaliyet alanlarmin dini kurumlann kontroliinden uzakla§masidir.

4) Zihniyet baglaminda sekulerle§me: Bireylerin uzun vadeli kaygilar (oliim sonrasi gibi) yerine daha yakm vadeli kaygilara odaklanmasidir.

5) Demografik a9idan sekiilerle§me: Toplumun bir duzeydeki dini ya§antidan uzakla§arak bireyselle§mesidir.

6) Din baglaminda sekiilerle§me: Dini anlayi§larm 9ogulcula§masi ve ortak bir din duygusunun kalmamasidir.

Sekulerle§me tezi ortaya atildigi donem itibariyle ele§tirilerle kar§ila§mi§tir. Tezin Marksist veya rasyonalist tarih anlayi§inin etkisi altinda tiretildigi iddia edilmi§tir (Martin, 1991, 465). XX. yiizyilin sonlarinda bu tezi sarsacak bir geli§me olarak kamusal dini faaliyetlerin yeniden etkinlik kazandigi one surulmu§tiir (Casanova,

2014). Din ile modernlik arasindaki klâsik uyuçmazlik paradigmasimn sürdürülmesinin mümkün olmadigi ve dinin kuçaklar arasi toplumsal hafiza aktariminda roi aldigi sôylenmiçtir (Hervieu-Leger, 2015, 326). Dinin köklerinin insan türünün tarihsel memnuniyetsizliginde yattigi ve bu arayiçin vazgeçilmez oldugu öne sürülmü§tür (Swatos ve Christiano, 1999, 224-225).

Daha fazla yer verilebilecek bu eleçtirileri Ali Bayer (2010) iiç kategori altinda toplar. Birinci kategoridekiler sekülerle§me tezinin aslinda ideolojik bir üretim veya bir mit oldugunu ve hiçbir zaman gerçekleçmedigini savunanlardir. îkinci kategoridekiler sekülerle§meyi dinin giderek etkisinin azalmasi olarak degil biçim degiçtirmesi, evrimleçmesi olarak anlayanlardir. Son kategoridekiler ise XX. yüzyil ve öncesinde bir sekiilerleçme olsa da evrimci bir biçimde sekiilerleçmenin geniçleyerek sürmek zorunda olmadigim ve XX. yiizyilin ikinci yarisi itibariyle yeniden kutsala/dine dönü§ oldugunu iddia edenlerdir.

Sekûlerleçme kuramcilarinin çagdaç temsilcileri bu eleçtiriler karçisinda tezlerini geliçtirmeye çaliçtilar. Karel Dobbelaere (2015, 61-63) açik sekiilerleçme/gizli sekûlerleçme aynmiyla sekûlerleçmenin zorunlu bir siireç ve bilimsel bir gerçeklik oldugu iddiasim yineledi. Benzer çekilde tezin reddedilemeyecegini savunan Pippa Norris ve Ronald Inglehart kendi yönettikleri ve düzenli olarak tekrarlanan Diinya Degerler Araçtirmasi'nin verilerine dayanarak ortaya mevcut geliçmelerle çeliçmeyen bir sekûlerleçme tezi koymaya çaliçtilar. B^^ ^^^^ ^^^^^^^m hareketle ekonomik güvencenin (ve 90

dolayisiyla zayif varoluçsal güvenlik algisimn) dü§ük oldugu toplumlarda, dinin kaygilarla mücadele etme ve belirsizliklere cevap bulmada daha içlevsel oldugunu iddia ettiler (Inglehart, 2004). Onlara göre geleneksel dinlerin egemen oldugu toplumlarda aile kurumu önemsenir, insanlar çocuk yapmaya teçvik edilir, bo§anma ve kürtaj ayiplamr. Bu durum geleneksel dinlerin yaygm oldugu toplumlann nüfusunun artmasina neden olurken zengin seküler toplumlann niifusu giderek azalmaktadir.

Bireyselleçme

Modernite-din iliçkisini sekûlerleçme kuramina göre farkli bir perspektiiîten analiz eden bireyselleçme tezi, geleneksel dinî kurumlann zayiflama nedenini dinin etkisinin azalmasma degil, bireyselle§meye bagli olarak dinin görünümlerinin degiçmesine baglar. Grace Davie sekiilerleçmenin modernle§menin dogal bir sonucu olmadigim, modernle§en toplumlann kaçimlmaz olarak sekülerle§meyecegini iddia eder. Davie yalmzca kilisede gerçekleçen toplu dinî faaliyetlere katilim iizerinden dindarlik diizeyi ôlçûmiinûn yapilamayacagim belirterek, klâsik sekûlerleçme kuramcilanmn ôlçme araçlarinin güvenirligini sorgular. Bu ôlçtim araçlarina dayanarak Avrupalilarin diinyamn diger bölgelerindeki insanlara göre daha az dindar oldugu söylenemez, çûnkii onlar dini farkli biçimlerde deneyimlemektedir (Crnovrsanin, 2015, 12). Bu temelde Davie "vekil dindarlik" ve "ait olmadan inanma" kavramlanyla, ilgili alan yazina katki

sunar. Ona göre insanlar geleneksel dinlerin kurumsal yapilarindan uzakla§salar da farkli bigimlerde ve evlilik, vafitiz gibi önemli dönemlerde yine kiliseye giderek dini

duyguyu deneyimlemeye devam etmektedir.

Thomas Luckmann, modernle§me ile artan bireyselle§meye vurgu yaparak degi§en §artlar sonucunda dindarligin bi9imsel degi§ime ugradigim ifade eder. Dinier birer anlam sistemidir ve bu sembolik in§a yeni döneme uygun bifimde yeni formlarla sürmektedir. Ona göre, bireyselle§me ile geleneksel dini kurumlar arasindaki gerilimi, zorunlu bir sekülerle§me süreci ya da ateizmin artmasi olarak yorumlamak yerine, birincil gruplarin birey üzerindeki denetiminin kalkmasinm ve toplumsal hayattaki anlam 9e§itliliginin fogalmasimn olagan sonucu olarak okumak gerekir (Luckmann, 2013, 46, 56, 90-95).

Seküler/Sivil/Politik Dinier

Modernle§me ile din arasindaki ili§kinin, -gerilimli oldugu iddiasmin aksine- kar§ilikli etkile§imli bir süre? olarak anla§ilmasi, ideolojiler ?agi olarak adlandinlan XIX. ve XX. yiizyillar boyunca seküler dünya görü§lerinin (liberalizm, milliyet9ilik, fa§izm ve komünizm) bir bakima insanin ontolojik anlam ihtiyacim cevaplamaya 9ali§makla dinlerin rolünü üstlendiklerini göstermektedir. Sosyolojinin kläsik döneminden beri seküler ideolojilerin de a§kin i^eriklerinden dolayi birer din gibi anla§ilabilecegine yönelik iddialar dillendirilmi§tir. Durkheim (2011), her ne kadar bilimsel etkinlik geni^ledikfe dinsel alanm daralacagini iddia etse de modern ulusalci kimligin dini nitelikleri olabilecegine dikkat Qekmi§tir.

Modern ideolojileri birer din gibi analiz etmek ifin "seküler din" kavramini ilk kez 1955 yilinda Raymond Aron kullanmi§tir. Aron'a göre (1979) ilähi dinlerin yerine seküler dinleri koymak isteyen ilk ki§iler Fransiz aydinlaridir. Rousseau'nun "sivil din" kavrami, Comte'un din kurma 9abasi ve Marksizm'in kehanetler ve dogmalar i9eren ideolojisi bunlara birer örnektir. Marx adeta evrensel bir din kurmak istemi§ ve Marksizm "aydinlann afyonu" olmu§tur. Daha sonralari Talcott Parsons, dinin modern toplumdaki önemini anlatmak i9in ortak ve birle§tirici degerler olarak da tammlanabilecek "seküler din" kavramini kullanir. Parsons hem modernligin temelinde Protestan Hiristiyanliginin oldugunu iddia eder hem de bir bütünle§me bilinci yaratan Amerika Devrimi ve Anayasasi ile ortaya 9ikan seküler dinden bahseder (Özyurt, 2019). Hem Parsons'in ögrencisi hem de bir Durkheimci olan Robert Bellah, Amerikan milliyet9iligini din ile kar§ila§tirarak "sivil din" kavramim geli§tirmi§tir. Sivil din olarak adlandirdigi Amerikan milliyet9iliginin kutsal günlerini, mekanlanm ve metinlerini bu kavram 9er9evesinde analiz eder (Bellah, 1967). Peter F. Drucker ise Marksizm'i kritik etmek i9in "sivil din" kavramim kullanmi§tir. Drucker'a göre Fransiz Devrimi ile etkisini gösteren akimlar her ne kadar din kar§iti görünse de aslinda birer dini inan9tir. Bir din olarak Marksizm'in en büyük vaadi yeryüzü cennetidir. Marksizm gibi sivil dinler, "toplum yoluyla selamete erme ^^^ci" ekseninde taraftarlarina bir ya§am kalibi sunar (Drucker, 1993).

XX. yüzyil boyunca etkisini gösteren devrimci, milliyet?i ve sosyalist akimlar birer inanf hareketi gibi analiz edilirken "politik din" kavrami daha yaygrn kullanilmaktadir. Özellikle bu yüzyildaki totaliter rejimlerin kurumsalla§ma bÍ9Ímleri ile Katolik Kilisesi arasinda benzerlikler kurulmaktadir. Nasyonal Sosyalizmi analiz ederken politik din kavramini ilk kullanan dü§ünür bir Alman siyaset felsefecisi olan Eric Voegelin'dir. Voegelin (2000) Misir'in firavunlar döneminden, Orta Qag Katolik Kilisesi'ne ve oradan ütopyaci aknnlara kadar bir Qizgi takip ederek Nazizm'in dinsel köklerini tespit eder ve politik dinin kaynagim hümanist felsefede bulur. Hümanist dü§ünceden etkilenerek üretilen kahramanliklari, politik dinin yeni azizleri olarak görür. Hümanizmin sonucu olarak Nasyonal Sosyalizm'de Tanri Kralligi fikrinin yerini dünyevi vaatler almaktadir (Herz, 2004).

Milliyet9Ílik üzerine 9ali§malar yapan Hayes de din benzetmesini kullanmaktadir. Dini insanin ifine kök salmi§ bir his olarak yorumlar ve modern Bati'da pozitivizm, insancillik, bilimcilik, hürmasonluk gibi inan^larin geleneksel dinlerin yerini aldigini iddia eder. Ona göre tum milliyetfiliklerin bir ilähi vardir. Genellikle de milliyetQi lider bir halk tannsma dönü§mektedir. Vatan i?in ölenler geleneksel dinlerdeH §ehitler ve azizler gibi ölümsüz olarak kabul edilir; milli azizler Í9Ín önemli törenler yapilir. Bagimsizlik günü, bayrak günü, §ehitler-gaziler giinü gibi kutsal günlerinde milliyet9ilik dini, insanlan kendi tapinaklarinda toplar. Tarihi ve edebi eserler, milletin kutsandigi anayasalar ve bagimsizlik bildirileri ise milliyet9i dinlerin kutsal metinlerini olu§turur (Hayes, 2010).

Marksizm de politik bir din olarak analiz edilmektedir. Riegel (2007) Bol§evizmin örgütlenme sürecini bir yer alti mezhebine benzetir. Lenin'in etrafinda bulu§an inanmi§lar toplulugu bir disiplin makinesi gibi 9ali§arak halki kurtulu§a 9agmr. Bol§evikler Hristiyan azizleri gibi hakikati yoksullarla payla§ir. Ü9üncü Roma ya da Üfilncü Reich gibi Ü?üncü Enternasyonal kurulur. Lenin'in sonrasinda bu dini merkezi bir kilise gibi tüm ülkede kurumsalla§tiran Stalin olur. Stalin döneminde devrim mahkemeleri Engizisyon mahkemeleri gibi 9ali§arak bu dinin günahkärlarini yargilar. Maoizm ile de bu din yeni ve evrensel bir boyut kazanir. Mao'nun Büyük Kültiir Devrimi sürecinde cenneti kurmak Í9Ín nice kurban verilir (Riegel, 2007). Ali A. ^^^i politik din kavramini kullanmasa da

Marksizm'in Yahudilik'ten beslendigini ifade eder. Yahudilerin Tanri'nm se9ilmi§ halki olmasi gibi i§9i sinifi Marksizm'de "tarihin se9Ílmi§ simfi" olarak görülür. Hristiyanlik^^ ilk ^^^ ^^^^n M^ksizm'deki kar§iligi ise bencilliktir. Mazrui'ye göre, Mao'nun Uzun Yürüyü§ü, Musa'nin Kizil Deniz'i yardigi kissaya benzemekte ve sosyalist dü§üncenin geleneksel dinlerle olan ali§veri§ini ortaya koyar.

Yukarida görüldügü üzere XX. yüzyil boyunca (seküler olarak adlandinlan) liberal milliyet9i modellerde sivil din, totaliter modellerde politik din, siyasal bir özerklik kazanmayan toplumsal formlarda ise seküler din kavramlari ile dinselligin

deneyimlenmeye devam ettigi gösterilmektedir. Modern ideolojik organizasyonlarda açiga çikan dinselligin bu yeni formlarinin yarn sira geleneksel dinsel formlar da var olmaya devam etmi§ ve hattâ XX. ytizyilin ikinci yarisinda yeniden gûçlenmiçtir.

Geleneksel Dinlerin Yeniden Kamusallaçmasi

Sekülerle§me tezinin aksine XX. yiizyilin ikinci yarisinda geleneksel dinler kamusal alanda yeniden görünürlük kazanmiç ve hattâ kimi örneklerde iktidarin ortagi olmuçlardir. Be§ ayri ülkeyi örnek olarak ele alan Jose Casanova Modern Dünyada Kamusal Dinier adli kitabinda bu konuyu irdelemektedir. Her ne kadar Casanova sekülerle§meyi reddetmese de modernite karçisinda geleneksel dinlerin form ve pratiklerini degiçtirerek var olmaya devam ettigini savunur. Onun ele aldigi örnekler içerisinde Ispanya, Brezilya ve Polonya'da Katolik Kilisesi'nin reform siireçlerinde aktif biçimde yer almasi ve kimi dönemlerde Kilise'nin muhalefetin öncüsü konumuna gelmesi de bulunur. Amerika Birleçik Devletleri içerisinde bir taraftan Katoliklik-Amerikan kimligine yeni bir biçim verilirken diger taraftan Evanjelizm sivil hareketler araciligiyla Hiristiyan sagin temsilcisi konumuna gelmi§tir (Casanova, 2014). Kamusal ve siyasal alanda dinin yeniden gûçlenmesinin örneklerini tüm dünyada görmek mümkiin: pek çok pos-komünist ülkede dinî canlanma gerçekleçmiç, Iran'da Islâmî bir rejim kurulmuç, îsrail'de köktenci Yahudilik giiçlenmiç, Türkiye'de Islâmci hareketler yiikseliçe geçmiç, Budizm Bati'da takipçiler bulurken yeni Protestan mezhepler Güney Amerika ve 93 Afrika'da yayilmiçtir (Berger, 2015). Sahra Afrikasi gibi Güney Kore'de de Hristiyanliga olan ilgi artmi§, îsrail'deki köktenci Yahudilik kar§isinda Filistin'de Hamas gûçlenmiçtir (Davie, 2015). Peter Van Der Veer (2017) ise Çin'de yüz yila yakin süredir devam eden sekülarist ideolojik operasyonlara ragmen geleneksel diniere inancin hâlen yok edilemedigini vurgular. Ona göre Çin'de din karçiti politikalar birakildiginda halk kalabaliklar hâlinde çeçitli diniere geçi§ yapacaktir. Özetle tüm bu örnekler îçiginda kamusal alanda geleneksel dinlerin yeniden gûçlenmesi sekûlerleçme tezini tarti§maya açmiçtir.

Deger Kaynaginin Çogullaçmasi/Gôrecelileçmesi Olarak Post-Modernitede Din

Sosyal bilim literatüründe post-modernite kavrami üzerinde modernite kavraminda oldugu gibi tarn bir uzla§i yoktur. Üstelik post-modern dü§üncenin kuramcisi olarak ifade edilen isimler, çeçitli görü§melerde kendilerinin postmodernist olmadigim belirtmiçlerdir. Sosyal teorisyenler arasinda 1960'lardan itibaren toplumsal ve kültürel hayatta önemli degi§melerin oldugu yönünde büyük ôlçûde bir fikir birligi bulunmaktadir. Ya§anan kültürel ve sosyal degiçmeler bilgi çagi, sanayi sonrasi toplum, tüketim toplumu, gösteri toplumu, hiper-gerçeklik çagi ve post-fordist toplum gibi farkli biçimlerde tammlanmak istenmi§tir. Bu tammlama çabasina e§lik eden isimlendirme giri§imle^^^^^^agimsiz bir §ekilde denilebilir ki, modern çagin bu ileri a§amasinda dinsel hayatta da dönü§ümler

gerçekleçmiçtir. Makalenin bu bölümünde dinselligin dönü§ümiine odaklanmadan önce özetle sosyal teoride modern sonrasi dönem tartiçmalanna mercek tutulmakta ve post-modernite kavrami kritik edilmektedir. Ardindan diger kisimda ileri modernligin dinsel sonuçlari (post-modernligin dinsel görünümleri) olarak ifade edilen köktencilik ve dinî eklektisizim olgulan analiz edilmektedir.

Post-modernite, kelime olarak modernite sonrasini ifade etse de kavramsal olarak sosyal hayati düzenlemede modern degerler sistemine yapilan referanslardaki azalmayi veya bir meta-anlati olan modern degerler sistemine yöneltilen itirazi ifade eder. Modern degerler sistemi, kendisine yöneltilen itirazlara ragmen, hiç çûphesiz birçok alanda i§ görmeye hâlâ davam etmektedir. Bu nedenle, günümüz sosyal hayatinin pratiginde modern ve post-modern sûreçlerin iç içeliginden bahsetmek daha yerinde olacaktir. Modernleçme sürecinde savaç, açlik, yoksulluk, saigin hastaliklar gibi pek çok sosyal ve maddî sorunun bilim ve teknolojinin geliçmesi ve yayginlaçmasiyla çôziilecegine dair bir inanç vardi. Bu inanci besleyen felsefî akim ve ideolojiler modern dönemle insanligin daha iyi bir gelecege dogru ilerlediginden emindi. Modern bilimlerin geliçimi ve sagladigi faydalar bu iyimserligi besliyordu. Post-modernite kavrami, büyük anlatilar olarak bilinen, gelecege dair iyimser olan ve evrensel meçruiyet iddiasina dayali felsefelerin çôkiiçûnû ifade eder (Furseth ve Repstad, 2013, 202) ve modernligin dogurdugu krizlere ve sorunlara gönderme yaparak bu iyimserligi sorgular. îki dünya savaçimn yarattigi korkunç tahribat, silâh teknolojisindeki ilerlemelerin yarattigi korku, eçitsizliklerin yayilmasi, 1970'lerden itibaren yapisal içsizligin süregiden artiçi, küresel ôlçekli ekolojik sorunlar ve yeni saigin hastaliklar moderniteye dair iyimser ideolojilere olan ilginin kaybolmasina neden olmuçtur.

Post-modern kuram baçlangiçta, mimari, edebiyat ve resim gibi sanat alanlannda modernist biçim ve pratiklerden kopuldugunu ele alan bir tartiçmaydi. Bu tartiçma kapsaminda modernizmin evrensel hakikat ve estetik iddiasini içeren yüksek sanati yerine çeçitliligi vurgulayan "her §ey gider" fikrinin egemen oldugu ve özgünlügün yerine eklektisizmin geçerlilik kazandigi ifade edildi (Kellner, 1993, 227).

Post-modem topl^ ^tf^cisi adlandinlan ilk isimlerden biri olan

Jean Baudrillard'a göre temeli endüstriyel üretim olan modernite çôkmû§, yerini tüketimin esas oldugu ve taklitlerin gerçekligin yerini aldigi hiper-gerçeklik dönemi ba§lami§tir. Gerçekligin yok oldugu bu durumda anlamin, iktidann, devrimin, tarihin ve toplumsalin sonuna gelinmiçtir. Kopyalar gerçeklige karçi zafer ilân etmi§ ve aslinda bu yeni dünyaya karçi görünen her §ey onun bir parçasma dönü§mü§tür. Baudrillard'a göre bu yapay gerçeklikler dünyasinin en güzel ömegi Disneyland'dir. Disneyland'da kurulan hayal dünyasinin insanlari içine çekerek gerçegin yerini almasi gibi içinde yaçanilan tüketim toplumu da insanlari yapay gerçekliklere hapsetmiçtir (Baudrillard, 2010, 27-31).

Bir ba§ka post-modernizm kuramcisi olan Lyotard, 1979 yilinda yazdigi ve büyük etki uyandiran Post-modern Durum adindaki raporunda teknolojik geliçmelerin modern bilimlerin üzerindeki etkisini anlatir (Kellner, 1993, 237). Modern bilimin özünde bir hakikat iddiasi oldugunu belirten Lyotard, bu iddianin çôktûgûnti ifade eder ve yeni dönemi tammlamak için post-modern kavramim kullanir. Post-modern durumda hakikat iddiasi taçiyan büyük anlatilara §üpheyle yaklaçilmaktadir. Ona göre artik bilimsel bilgi meçruiyet kazanmak adina mantiga aykiri metotlara ihtiyaç duymaktadir (Lyotard, 1994, 11, 130-5). Modern sanatçi gûçlû bir sunum amacim ta§irken post-modern sanatçi kurallari hiçe saymaktadir (Kellner, 1993, 242). Post-modern sanat anlayi§inda sanatçi süreklilik, yenilik ve geliçme gayretinden vazgeçer. Tipki bilimde oldugu gibi sanatta da büyük ve soylu hedefler geride birakilmiç ve anlatilar kûçûltûlmûçtûr. Bir diger önemli kuramci Frederic Jameson post-modem dönemi kapitalizmin yeni bir sosyo-ekonomik evresi olarak görmektedir. Jameson'a göre kapitalist iliçkilerdeki degiçimler sonucunda kültür ve sanat parçalanmiçtir (Kellner, 1993, 249).

Post-modem kavramim geçerli görmeyen kuramcilar da söz konusudur. Anthony Giddens, modemitenin devami olarak gördügü bu yeni evreye radikalle§mi§ modernlik olarak adlandirmayi uygun görmektedir. Post-modernizm kuramcilari yeni çagi epistemoloji ve ahlâkin sonu olarak görürken, radikalleçen modernlik kavramiyla Giddens (1994, 135), yeni evreyi modem kurumsallaçmanin ulaçtigi bir geliçim açamasi olarak degerlendirmekten yanadir. Giddens gibi Ritzer de (2011, 219) post-modern teorisyenlerin aceleci davrandigini modem sanayinin ve rasyonelleçmenin dünyada olabildigince yayginla§tigmi vurgular. Jürgen Habermas, bu tartiçmalari ele§tiriye tâbi tutar ve post-modernizm kuramcilarim genç muhafazakârlar olarak niteler. Habermas'a göre post-modernizm kuramcilarinin tüm yaptigi modernite karçiti dü§ünceleri popülerle§tirmektir (Kellner, 1993, 253). Habermas yeni muhafazakârligin ûç ana özelligi oldugunu ifade eder: entelektüellige dair eleçtiri ve suçlama, modernligin kültürel boyutunun iflas ettigi iddiasi ve gelenegin olumlu içlevlerini öne çikarma çabasi (Çigdem, 1997, 181). Bu yeni akim karçisinda Habermas modernitenin estetik, biliçsel ve

ahlâkî kazanimlanm korumaya çaliçmaktadir.

***

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

Modernitenin ilerlemeye dair yarattigi büyük iyimserlik XX. yüzyilin ilk yarisindan itibaren azalmaya ba§lami§tir. Evrensellik iddiasindaki sistemlerin sorgulanir hâle gelmesi, dinleri de etkilemiçtir. Kurumsal bilgi otoritelerinin yoklugunda ve geliçen iletiçim araçlarinin bombardimani altmda modem çagin insam çoklu gerçekliklere maruz kalir. Post-modem bir döneme geçildigi konusunda fikir birligi olmasa da belirsizligin hâkim oldugu bir post-modern tutumun yayginlaçtigi söylenebilir. Post-modem tutum özce diger insanlara bir dünya görü§ü olarak dayatilabilecek tüm hakikat iddialanni kaybetmek veya reddetmektir (Wenzel, 2012, 285). Geçerli tek bir hakikatin olduguna dair inanci

kaybetmek, görecelilik dü§üncesinin yayilmasina ve insanm fikirsel anlamda yersiz, yurtsuz ve geleneksiz kalmasina neden olur. Yörüngesini kaybeden insan ya sarilacak bir kök arayiçina girer ya da birden fazla dünya görü§ünden oluçan melez

bir anlam sistemine sahip olur.

Rölativizme Karçi Fundamentalizm

Post-modern, geç-modern ya da ileri modern fark etmez; adina ne denilirse denilsin görecelilik ve çogulculuk sadece modem anlati ve ideolojilerin degil geleneksel dinlerin de zeminini sarsmaktadir. Oyle ki Berger ve Zijderveld XXI. yüzyilin bir çoktanncilik çagi oldugunu ifade ederler. Rölativizm, insanin seçeneklerini çogaltan modemitenin dogal bir sonucudur (Berger ve Zijderveld, 2018, 13, 38). Kesinliklerin yok oldugu bu durumda dinier de yamali bohçalara dônûçlir. Anlam sistemlerine seçici yaklaçan modem insan geleneksel dinlerin norm ve kurallanmn bir kismmi kabul ederken bazilarini yeni çaga uymadiklari gerekçesiyle reddeder.

Rölativizmin en dramatik sonucu insam bir bilinmezlik içine sürüklemesidir. Berger ve Zijderveld'e göre bu bilinmezlige yönelik en sert tepkiyi fundamentalizm oluçturur. Fundamentalistler muhafazakârlar gibi görünüp, gelenekleri savunsa da aslinda onlar köklere dönme iddiasiyla gelenegin altini oyarlar. Fundamentalistler ya kendilerini modem toplumsal etkileçimlere kapatarak kiiçiik bir topluluk hâlinde yaçarlar ya da inançlanni tiim topluma dayatmaya çaliçirlar. Inançlannin tümüyle toplumsal hayatta egemen olmasmi isteyen fundamentalistler, bireysel yaçamin her yerine nüfuz edebilecekleri totaliter bir devlet kurmak isterler. Bu amaci taçiyan devletlerin ayakta kalmasimn yolu ancak dünyayla iletiçim kanallarini kesmeleriyle mümkündür. Berger ve Zijderveld'in mikro fundamentalizm dedigi kapali ve dar cemaatler ise modem bilgiye kapanarak modem kültür içinde bir alt kültüre dönü§ürler. ister geleneksel diniere isterse seküler ideolojilere inanmiç olsun, bu türden kapali ve dar cemaatler, "hakikate ulaçmiç" mensuplarinm di§ dünyayla bagini keserek cemaate aidiyetlerini korumaya çaliçir. Kimi ömeklerde topluluk diçi evliliklere bile müsaade edilmez. Topluluga ve taçidigi anlam sistemine yönelik çûphelerin tümüyle yok edilmesi için grup liderinin manevî otoritesi ve karizmasi giiçlendirilir.

Fundamentalistler modernlige karçit bir görünüme sahip olsalar da modernitenin (veya post-modernligin) bir sonucudur. Yani fundamentalizm belirli bir dine özgü ve hattâ diniere özgü bir egilim degil, modem bir durumdur. XX. yüzyil boyunca dünyayi milliyetçi ve komünist fundamentalist hareketler sarsarken yüzyilin sonuna dogru dinî fundamentalist hareketler küresel düzeyde etkinle§mi§tir. Fundamentalist kavrami ilk defa ABD'de Protestanlarin kendi durumlanm tammlama çabasimn bir sonucu olarak 1919 yilinda kullanilmiçtir (Sahgal ve Yuval-Davis, 1992, 9). Ancak Iran Devrimi ve Afganistan direni§i sonrasinda fundamentalizm Islâm'in üzerinde bir etiket olarak kalmi§tir. Oysaki bu

yiizyilda hem de XX. yiizyilda tslamcilik di§inda Siyonist, Evanjelik Hiristiyan, Hindu ve Budist fundamentalist hareketler de gorulmu§tur.

Anson D. Shupe (2012, 280-281) fundamentalizm! tanimlarken onun dort temel ozelligini one 9ikarir: karizmatik bir lider, toplumda yozla§ma ve ahlaki 9okiintu iddiasi, kayip kokleri bulma gayreti, modern teknoloji ve organizasyonlara uyuma ragmen modern bilime dii§manlik. Diger taraftan Sahgal ve Yuval-Davis (1992) fundamentalizm! 90k kulturlultige dii§manlik, kadin bedeni uzerinde tahakkum ve dinin siyasalla§masi olarak tarif etmektedirler. Selman Sayyid (2015, 52-72), bu tiirden tammlama sabalarimn fundamentalizm ile geleneksel dini akimlar arasindaki farkliliklari belirsizle§tirdigini ve hatta fundamentalizm kategorisinin giincel durumu analiz etmeyi engelledigini soylemektedir. Ona gore oncelikle modern ideolojilerin ba§arisizliklan, kiiresel e§itsizlikler ve demokratik katilimda dengesizlik kavranmali ki ozellikle tslamcilik olmak iizere yeni dini hareketlerin ortaya 9iki§i analiz edilebilsin. Sayyid, bu 90k boyutlu baki§ olmaksizin ifade edilen fundamentalizm kavraminin siyasal tslamciliga yonelik Bati merkezci bir yafta olarak kullanildigini du§unmektedir.

Dint Eklektizm

Sosyolojik 9ali§malarda dini kurulu§lann kategorize edilmesi, Avrupa merkezciligin etkisinde yapildigi i9in (Bird, 2015, 65) bu tasnifler, mevcut dini 9e§itliligi a9iklayamamakta ve XIX. yiizyilin sonunda ilk niiveleri a9iga 9ikan ve XX. yiizyilin ikinci yarisi itibariyle giderek sayilari artan yeni dini hareketleri a9iklamakta da yetersiz kalmaktadir. Oysaki modern 90gulculugun dinsel alandaki yansimasi olarak XX. yuzyil boyunca pek 90k eklektik dini ve yan-dini hareket tiiremi§ ve bu hareketler ilgili alan yazinda yeni 9ag hareketleri veya yeni dini hareketler olarak isimlendirilmi§tir.

Mevcut Hristiyan kurumlanna mesafeli ve geleneksel din ile gerilimli bir bi9imde kendi deger alanlarim ve rituellerini iireten yeni dini hareketler ilk donemlerinde senkretik ve eklektik bir yapidaydi ve agirlikla Bati iilkelerinde goriilmekteydi. Sekiilerle§me tezini savunanlar yeni dini hareketleri dinin etkisinin azaldigina bir kanit olarak gostermekteydiler (Kirman, 2010, 118-122). Fakat aksine yeni dini hareketler dinselligin yayilmasina neden oldu. Geleneksel dinin temsilcileri ise savunmaci bir reaksiyonla bu hareketleri heretik gruplar, mensuplarini psikolojisi bozuk kimseler olarak ilan etti. Ancak ozellikle Budizm'den beslenen yeni dini hareketler pek 90k popiiler sima dahil olmak iizere egitimli ve orta siniflardan ilgi gormekteydi. Bu nedenle yeni dini hareketlere dair muhafazakar reaksiyonlarin yargilayici tanimlamalarinin di§inda akademik tanimlara ihtiya9 duyulmaktaydi. Bu gruplarin 90k sayida ve farklilikta olmasi ortak bir tanimin geli§tirilmesine engel olmaktaydi.

Yaygin olarak Hristiyanligin yam sira Budizm, Hinduizm, Taozim, Islam, Sihizm, Yahudilik ve modern diinya g6rii§leri arasinda farkli kombinasyonlarda

eklektik hareketler ortaya çikmiçti. Ezoterik egilimleri olan kimi çagdaç dü§ünürler kaynagi hangi din olursa olsun hakikati temsil ettigine inandiklan dini söylem ve uygulamalan mezcetmekten geri durmadi (2020, Aysoy, 21-28). Baçkacayeni dini inaniçlar ise cinsellik ve ekolojizm temelli yeni sol gôriiçleri dinsel bir söylem altinda sunmaya çaliçti. Bu çeçitlilik durumu ilgili alamn kategorize edilmesini zorlaçtirmaktadir. Ilgili alan yazinda en sik kullanilan tasnifin sahibi Roy Wallis, yeni dinî gruplar arasinda ûçlû bir ayrim yapar: dünyayi reddedenler, di§ dünyayla arasina bir mesafe koyanlar ve dünyayla uyum içinde olanlar (Kirman, 2013,490). Yeni dinî hareketlerin sekülerle§me nedeniyle ortaya çiktigini dûçûnen din sosyologu Abdurrahman Kurt (2018,285-317) ise bu gruplarin ortak noktalanm §u çekilde özetler: karizmatik bir manevî önder, bireyselleçmeye alternatif bir kolektif ruh, mahrumiyet hissine karçi aile duygusu, kendisini toplumdan diçlanmiç hissedenlerin yeniden içerilmesi, modem kurumsallaçmaya karçi sosyal degiçme imkâni taçimalari, senkretik ve eklektik bir yapida olmalan, varliklarini rasyonel tercihlere (baçari, kiçisel geliçim, mutluluk veya huzur arayiçi) dayandirmalari ve benzer toplumsal kesimleri (di§lanmi§ kimseler, egitimli orta simflar, kadinlar) örgütlemeleri.

Degerlerin Karçilaçmasi ve Çatiçmasi Olarak Kiireselleçme Sürecinde

Din

Kiireselleçme kavrami, bir taraftan insanlar arasinda iletiçim ve ulaçimin hizlanmasi baglaminda dünyanin kûçûlmesi, diger taraftan insanlarin tek bir ortak 98 bilince ulaçmasi anlamlannda kullanilmaktadir. Yakin dönemde kullamldigi biçimiyle kûreselleçme kavramini ilk kullanan McLuhan'dir. McLuhan 1960'larda iletiçim teknolojilerinin geliçmesi sonucunda dünyanin küresel bir köye dönü§tügünü ifade etmi§tir (Özyurt, 2017, 20). 1980 sonrasinda iletiçim ve ulaçim teknolojilerindeki geliçimin hizlanmasi ve mekânsal uzakliklara ragmen etkileçimin yayilmasi küreselle§me tartiçmalanna olan ilgiyi arttirmiçtir. Ancak çogu araçtirmaci kûreselleçmeyi bu çaga özgü olarak degil tarihî bir olgu olarak ele almayi tercih etmiçtir. Tarih boyunca imparatorluklar, din, teknoloji ve ekonominin kûreselleçmenin dort ana motora oldugu ifade edilmiçtir (Mazrai, 2012, 10).

ïnsan etkileçimlerinin giderek yayginlaçmasi sonucunda din, siyaset ve ticaretin evrensel bir nitelik kazanmasi tarihsel bir olgu olmakla birlikte yakin dönemde sözü edilen küreselle§me, XVI. ve XVII. yüzyillardan bu yana devam eden bir degi§imin sonucu olarak görülebilir. Tanmsal ekonomiden sanayiye dayali ekonomiye geçilmesi, emegin ve sermayenin topraga bagimli olmaktan kurtulmasi, tüm dünyamn kapitalist bir pazara dônûçmesi ve içlevsellige dayali i§ bölümünün geli§mesi sonucunda a§iri uzmanla§ma kûreselleçmenin kaynaklandir. Güne§ merkezli kozmoloji ve zaman anlayiçimn evrenselle§mesi, iletiçim alamndaki icatlar, günliik haberleçmeyi saglayan basin ve medyanin geliçmesi, ulaçimin hizlanmasi, küresel düzeyde etkinlik ve organizasyonlar kûreselleçmenin yayilmasini saglayan faktörlerdir. Ancak kûreselleçme kavramimn güncel ve somut

bir ger^eklik olarak gündeme gelmesini saglayan temel etkenler §öyle siralanabilir: 1945 sonrasinda olu§an uluslararasi kurulu§lar, büyük askeri güQler, yayilan ileti§im teknolojileri ve insan haklarini merkeze koyan siyaset anlayi§inin evrensel düzeyde me§ruiyet kazanmasidir (Özyurt, 2017, 27, 90).

Giddens, küreselle§menin modernligin dogal sonucu oldugunu ifade eder. Modernlik yapisal olarak küreselle§tiricidir. Kapitalist dünya ekonomisi, ulus-devlet sistemi, askeri dünya düzeni ve uluslararasi i§ bölümü ona göre küreselle§menin dort önemli boyutudur (Giddens, 1994,62, 68). Ulus-a§iri §irketler küresel ekonominin, ulus-devletler küresel siyasetin aktörleridir. Askeri süper güflerin varligi ise askeri dünya düzenini göstermektedir. t§ bölümünün küreselle§mesi de modern teknolojilerin ve benzer üretim ili§kilerinin tüm dünyaya egemen olmasiyla gerfekle^mektedir.

Roland Robertson'a göre küreselle§me ortak bir mekänsal alanda farkliliklann bir arada ya§ayabilecegi ortak bir dünya bilincinin olu§masidir. Bu baglamda küreselle§me aslinda kültürel bir degi§imdir. Robertson küreselle§me sürecini be§ tarihi evreye ayinr. XV. yüzyildan XVIII. yüzyilin ortalarina kadar devam eden "olu§um evresi"nde Avrupa'da Orta ?ag düzeni 9ökmü§, ulus-devlet modeli ortaya ?ikmi§, modern mekan ve zaman perspektifi yayilmi§tir. XVIII. yüzyilin ortalarindan 1870'lere kadar ge?en süreci "ba§langi9 evresi" olarak adlandirmi§tir. Bu evrede üniter devlet modeli me§ruiyet ve yayginlik kazanmi§, yurtta§lik, insanlik ve uluslararasi ili§kiler fikirleri ortaya fikmi^tir. 1870-1920 99 arasindaki dönem "yükseli§ evresi"dir ve bu dönemde uluslararasi toplum fikri benimsenmi§ ve küresel tören ve etkinlikler ba§lami§tir. 1920'lerin ortasindan 1960'lara kadar olan evreyi "hegemonya 19m mücadele" bi9iminde isimlendirmi§tir. Sonrasinda 9agimiza kadar ge9en süre "belirsizlik ve kriz evresi"dir. Yakin dönemde küresel kurumlar ve hareketler arttigi gibi küresel riskier de artmi§tir. Belirsizlik evresinin bir diger özelligi insan haklanmn kültürelligi söylemine olan ilginin artmasidir (Özyurt, 2017, 33-35). Robertson'a kiyasla daha ele§tirel bakan Ali Mazrui (2012) küreselle§me ile Bati merkezlilik arasinda bir benze§menin oldugunu iddia etmektedir. Oysa Robertson'a göre kÜ9Ülen bir dünyada tek bir kültürün veya anlatinin häkim olmasi mümkün degildir. Robertson küresel kültürün olu§masiyla e§ zamanli olarak, yerel kültürlerin evrenselle§mesini a9iklamak i9in "küyerelle§me" kavramim ortaya atmi§tir (Özyurt, 2017, 38).

Robertson'in iyimserligine kar§m Zygmunt Bauman, daha karamsardir. Bauman'a göre, küreselle§me belirsizligi häkim kilmakta ve insanlara sahip olduklari §eyleri kaybettigi hissini vermektedir. Bauman siyasetteki kabilele§meye dikkat 9eker ve siyasetin yerelle§irken iktidarin küreselle§tigini vurgular (Özyurt, 2017, 45). Küreselle§menin insanlik tarihi boyunca devam ettigini ve sadece modern dönemin bir evresi olmadigini dü§ünen kuramcilar da bulunmaktadir. Örnegin Jan Aart Schölte, küreselle§meyi insanlar arasmdaki etkile§imlerin cografyaya dayali sinirlari a§arak sürekli geli§mesi olarak anlamaktadir. Ona göre

XIX. yüzyila kadar pek belirgin olmasa da küreselle§me tarihsel bir olgudur ve XX. yüzyilin ortalarinda belirginle§mi§ ve sonrasinda giderek hizlanmi§tir. Georg Van Pelt Campbell, insanlik tarihi boyunca devam etmekte olan küreselle§me sürecinde dinin özel bir rolü oldugunu ifade eder. Özellikle evrensel dinlerin dogu§unu

küreselle§menin önemli dinamikleri olarak degerlendirir (Qapcioglu, 2011, 69-76).

***

Dilti Hareketlerin Küreselle§mesi ve Fundamentalizm

Küreselle§menin etkisiyle insanlar ve kültürler arasinda etkile§imlerin hizlanmasi ve yogunla§masi, evrensel degerlerin olu§masi, küresel papta siyasi-kültürel krizler, küresel e§itsizlikler, modern ideolojilerin etkisini yitirmesi, dünyanin giderek tek bir pazara dönü§mesi, ulusal bilincin zayiflamasina ve kimlik hareketlerinin ön plana 9ikmasina neden olmu§tur. Modern ulus anlayi§i kar§isinda sadece etnik kimlikler degil dinsel kimlikler de öne 9ikmi§tir. Din hem politik hem de akademik nitelikte küresel bir gündem häline gelmi§tir.

Küresel hareketlilik kültürel kar§ila§malara yol a^tigi gibi küresel fati§malara da yol a9mi§tir. Küresel bir kültürün olu§masina kar§in kültürel tikelci egilimler de güflenmi§tir. Kültürel degi§imin hizi kar§isinda endi§e duyan insanlar kök arayi§ina girmi§tir. Nasil modern kar§iti hareketler modernligin bir sonucu olarak ortaya 9ikiyorsa küreselle§meye muhalif hareketler de küreselle§menin ürünü niteligindedir (Özyurt, 2017,194-5, 222, 270).

Küresel kültür olarak görünen Bati kültürünün yayilmasi kar§isinda dinsel hareketler geli§mi§ ve hatta bu hareketler de küresel bir nitelik kazanmi§tir. Örnegin tüm dünyada e§ zamanli olarak tslämciligin yükselmesi küreselle§en Bati kültürüne kar§i bir alternatif olma 9abasi olarak görülebilir. tslämi hareketlerin küreselle§mesi söz konusu oldugunda genellikle siyasal Islämcilik anla§ilsa da aktif siyasal faaliyet yürütmeyen pek 90k cemaat ve tarikat da küresel bir nitelik kazanmi§tir. Müslüman topluluklar yardimla§ma faaliyetlerini küreselle§tirirken Hiristiyan cemaatler de uluslararasi organizasyonlarmi gÜ9lendirmi§tir. Sahra Alti Afrika, Güney Asya ve Latin Amerika'da uluslararasi Evanjelik birlikler yayginla§mi§tir. XX. yüzyil Budizm'in de Asya sinirlarim a§arak küreselle§tigi bir evredir. Küreselle§me adeta yeniden kutsala dönü§ veya desekülarizasyon süreci olarak i§lemi§tir. Misyonerlik faaliyetleri gibi gö9 hareketliligi de dini hareketlerin küreselle§mesine yol a^maktadir. Gö9menler yerle§tikleri ülkelerde dinlerini korumaya 9ali§irken dayani§ma sürecine girmektedir (Plüss, 2012,300). Ayni dine inanan pek 90k farkli ulustan gö9menin olu§turdugu dini birlikler de uluslararasi nitelige sahiptir. Gö9menler bir taraftan yerle§tikleri ülkede dinlerini temsil ederler diger taraftan yerle§tikleri ülkenin kültüründen de ögrenirler ve böylelikle melez inani§lar ortaya 9ikar.

Din küreselle§meden etkilendigi gibi küreselle§menin kaynaklanndandir. Ge9mi§ 9aglar da oldugu gibi bu yüzyilda da dini hareketler kültürel etkile§imi

hizlandirmaktadir. Ancak yakin fagda küreselle§menin hizlanmasi geleneklerin etkisini kirarak dini hareketlerin otantikligini kaybetmesine neden olur. Küreselle§menin melezle§tiren ve benze§tiren etkisi kar§isinda dindarlar dini gelenekleri korumak adina radikalle§ebilmekte ve eski kimliklerini tehdit altinda hissederek fundamentalist hareketlere destek olabilmektedir. Örnegin küreselle§me siireciyle birlikte komünal tipte dini yapilanmalann sayisinda bir arti§ görülmü§tür (Qapcioglu, 2011,171).

Wallerstein'in analizlerine bakildiginda tabakala§manin da küresel bir bi?im aldigi görülür. Küreselle§me ekonomik anlamda neo-liberal politikalann yayginla§masi ve politik anlamda yeni dünya düzeni iddiasidir. Ekonomik ve politik hedefleriyle küreselle§me yoksullugu, güvencesizligi derinle§tiren ve tabakala§maya küresel bir nitelik kazandiran bir süre? olarak seyretmektedir (Qapcioglu, 2011, 271). Küreselle§me sürecinin ekonomik ve kimlik gruplari arasindaki e§itsizlikleri derinle§tirmesi, cografya veya kimlige dayali bir tabakala§mayi olu§turmaktadir. Küreselle§me ile sermayenin Bati tilkelerinde toplanmasi, Bati-di§i ülkelerde küreselle§me kar§iti hareketlerin ortaya fikmasina neden olmaktadir. Kültürler arasi etkile§im bir taraftan küresel bir üst kimligin olu§masina diger taraftan yerel kimliklerin küresel kimlik kar§isinda direni§e ge9mesine yol a9maktadir (Özyurt, 2017, 282). Bu baglamda küresel tabakala§ma farkli dini inani§lar arasmdaki fati^malarin nedeni olarak analiz edilebilir. Bugün "ü9üncü dünya ülkeleri" olarak tanimlanan ülkelerin pek 90gunda Müslümanlar ya§amaktadir. §iddet ara9larmi kullanan kimi gruplarin Müslüman olmasi, sadece dini inani§la ili§kilendirilmemeli ve küresel tabakala§mayi göz önüne alan kapsamli analizler ger9ekle§tirilmelidir.

Sanal Cemaatler

XX. yüzyil sonlanndan itibaren ileti§im teknolojilerindeki hizli geli§im dini cemaatlere internet üzerinden daha fazla insana ula§abilme ve kendi Í9lerinde daha etkin bir ileti§im kurma olanagi sunmu§tur. Öncelikle internet siteleri ardindan elektronik posta gruplari kurulmu§, forum ve sosyal medya aglan ile dini örgütlenmeler sanal bir nitelik kazanmi§tir. Internet uygulamalan kisa süre Í9erisinde bir tani§ma alam olmakla kalmami§ sanal ritüellerin sergilendigi birer aga dönü§mü§tür. internet vasitasiyla 9evrimi9i dua seanslari, kutsal mekän gezileri, vaaz programlan, günah 9ikarma törenleri uygulanmaktadir (Haberli, 2014, 107120).

internet teknolojilerinin ucuzlamasi ve internete eri§imin kolayla§masi teknolojiye mesafeli duran dini gruplann da internet uygulamalannda yer almasina neden olmu§tur. Böylelikle zaten modernle§menin etkisiyle birer tüketim nesnesine dönü§en dini söylemler internet agi üzerindeki manevi süpermarketlerde mü§teriye sunulur (Burnt, 2012, 177). Bu süpermarkette alicilar kisitli bir bi9imde de olsa farkli dinleri deneyimleyebilme imkäni edinebilmektedir. Buna kar§in internet

sayesinde dini bilginin dagitim maliyeti dü§tügü için çok farkli niyetlerle bu pazarda kendi dü§üncesini sunanlar olmaktadir.

Sonuç

Din ve toplumsal degiçme üzerine yukarida yapilan analiz modernite, post-modernite ve kiireselleçme sûreçlerinin birbirinden ayri ûç farkli dönem olarak degil iç içe geçen toplumsal dönü§üm sûreçleri olarak ele alinmasi gerektigini göstermektedir. Modernle§me içlevsel (veya araçsal) akilciligin egemenligi nedeniyle kültürde yaçanan köklü bir degiçim ve kültürel etkile§imleri deneyimleyen insanlarin bilincinde yaçanan dönü§ümdür. Modern toplumsal dönü§üm a§amalar halinde kesin bir biçimde dönemlere aynlamayacagi gibi, modernleçmeyi tek bir çizgi halinde (örnegin Bati merkezli olarak) yorumlamak da bilimsel nesnellige sahip olmayacaktir. Modernitenin ilk defa ortaya çiktigi toplumlar kendi aralarinda bu degiçimi farkli farkli deneyimledigi gibi dünyanin geri kalanindaki her toplum da modernleçmeyi kendine özgü koçullara bagli olarak farkli biçimde deneyimlemektedir.

Modern toplumun yapisal farklilaçmasi ve içlevsel akilciliga dayali i§ bölümü hem bireyselligin ön plana çikmasina hem de insanin bilincinin parçalanmasina neden olmuçtur. îletiçim ve ula§im teknolojilerinin geli§mesiyle insanlar arasinda ve insanlar ile farkli anlam dünyalan arasinda etkileçim hizlanmiçtir. Sürekli ve yerleçik iliçkilerin dagilmasiyla geleneksel kültürel kurumlar etkisini kaybetmiçtir. Bu çartlar altinda tüm toplumsal kurumlar dönü§ürken dinsel anlam sistemlerinin de biçimsel düzeyde degiçmemesi beklenemez. Gerçekte din yok olmakta veya etkisini yitirmekte degildir. Yaçanan sûreç dinsel deneyimin degiçimi olarak analiz edilmelidir.

Din ve toplumsal degiçme üzerine yukarida yapilan genel betimlemelerden ve kar§ila§tirmali analizlerden modernite, post-modernite ve küreselle§me sûreçlerinde kültürel ve toplumsal degiçimler kar§isinda dinsel deneyimin biçimsel dönü§ümü ana hatlariyla çôyle özetlenebilir:

1. Yerle§ik ve sürekli iliçkiler daha somuttur. Bireyselleçmenin geliçmesiyle iliçkiler soyutlaçtigi ôlçûde dinî teerübe de soyutlaçir. Bu baglamda dinsel olani sadece geleneksel dinî kurumlarda aramamak gerekir.

2. Modernite bireyselle§meyi gûçlendirir ve bireysel anlam sistemleri üretilir. Böylelikle din bireyselleçir.

3. Modern bilgi ve bulgular geleneksel anlam sistemlerinin sorgulanmasina neden olur. Geleneksel kurumlar meveut degi§ime cevap üretemedigi ôlçûde mensuplarinin güveni azalir. Sonunda zayiflayan din degil dinin geleneksel biçimleridir. Din yeni formlar kazanabilir.

4. Geleneksel dinî anlam sistemlerinin zayiflama sürecinde modern ideolojilerin aktif muhalefeti söz konusudur. Ancak bu muhalefete ragmen

modern ideolojiler, tarihsel dini tecrübeyi devralir ve geleneksel dinier gibi kurumsallaçir.

5. Modern ideolojilere olan güven sarsildiginda, geleneksel dinier kendilerini yenile^mç to çekilde kamusal alanda yeniden gösterir.

6. Modern ideoloj iler ve geleneksel dinier gibi büyük anlatilara olan muhalefet arttigi ôlçiide dinsel çogulculuk artar ve eklektik dinî anlayiçlar ortaya çikar.

7. Modernitenin bir sonucu olarak geç modern (post-modern) dönemde çogulculugun geliçmesiyle hem rölativist dinî egilimler hem de fundamentalist dinî hareketler ortaya çikar.

8. îletiçim ve ula§im teknolojilerindeki geliçimle insanlar arasindaki etkileçim arttigi ve yogunlaçtigi düzeyde, melez dinî anlam sistemleri açiga çikar.

9. Din hem kûreselleçmenin dinamiklerinden biridir hem de kiireselleçmenin etkisi altindadir. Küresel aglann geliçmesiyle küresel dinî hareketler oluçmuçtur.

10. E§itsizliklerin küresel bir hâl almasiyla çeliçkiler de küreselle§ir. Çeliçkilerden kaynaklanan gerilim dinî kimlige sahip radikal hareketlerin ortaya çikmasina neden olur.

11. Geleneksel dinî hareketler teknolojiye muhalif görünseler de etki alanlarini arttirmak için teknik geliçmelere hizla uyum gösterir. Sonucunda sanal dinî jq3 cemaatler oluçm^a ve sanal dinî ritüeller uygulanmaktadir. -

Kaynakça

Abercrombie, N., Hill, S., ve Turner, B. S. (1994). The Penguin Dictionary of Sociology. Penguin Books.

Aron, R. (1979). Aydinlarin Afyonu. (Çev: Î. Tanju), Tur Yayinlan.

Aron, R. (2007). Sosyolojik Dü§üncenin Evreleri. (Çev: K. Alemdar), Kirmizi Yayinlari.

Aysoy, M. (2020). Modernlikve Mârifet. Altiva Yayincilik.

Baudrillard, J. (2010). Simulakrlar ve Simulasyon. (Çev: O. Adanir), Dogu-Bati Yayinlari.

Bayer, A. (2010). Sekiilerleçme Din Iliçkisi: Kuramsal Bir Yaklaçim. KSÜ. llahiyat Fakültesi Dergisi, 149-190.

Bellah, R. N. (1967). Civil Religion in America. Journal of the American Academy of Arts and Sciences, 1-21.

Berger, P. L. (2015). Sekûlerleçme Yanliçlandi. M. A. Kirman ve I. Çapçioglu içinde, Sekiilerleçme (Klâsik ve Çagda§ Yakla§imlar) (Çev: M. A. Kirman), (s. 223-234). Otto Yayinlan.

Berger, P. L., ve Luckmann, T. (2015). Modernite, Qogulculuk ve Anlam Krizi -Modern Insanin Yönelimi. (£ev: M. D. Dereli), Heretik Yayinlari.

Berger, P. L., ve Zijderveld, A. C. (2018). §üpheye Övgü. (Qev: K. Canatan, R. Bai,

H. Yar), A9ilim Kitap.

Berger, P. L., Berger, B., ve Kellner, H. (1985). Modernle$me ve Biling. (Qev: C. Cerit), Pinar Yayinlan.

Bird, J. (2015). Din Sosyolojisi Nedir. (Qev: A. Ta§tan, M. D. Dereli), Lotus Yayinevi.

Bunt, G. (2012). Din ve Internet. (Qev: A. Yildiz), P. B. Clarke ifinde, Din Sosyolojisi Qagda§ Geli^meler (s. 175-198). Imge Kitabevi.

Casanova, J. (2014). Modern Dünyada Kamusal Dinier. (Qev: M. M. §ahin), Sakarya Üniversitesi Kültür Yayinlan.

Comte, A. (2001). Pozitif Felsefe Kurslari. (Qev: E. Ata9ay), Sosyal Yayinlar.

Coser, L. A. (2011). Sosyolojik Dü§üncenin Ustalari. (Qev: H. Hülür, S. Toker, I. Mazman), De Ki Yayinlan.

Crnovrsanin, A. (2015). Sekülerlegmenin Sonu Mu? Peter Berger ve Bosna — Hersek Örneginde Sekülerle§menin Sonu Tarti§masi. (Yayimlanmami§ Yüksek Lisans Tezi). Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi Medeniyetler Ittifaki Enstitüsü.

Qapcioglu, I. (2011). Küreselle§me Kültür ve Din. Otto Yayinlan.

Qigdem, A. (1997). Bir Imkan Olarak Modernite Weber ve Habermas. Ileti§im Yayinevi.

Davie, G. (2015). Yeniden Kutsalla§ma. (£ev: M. A. Kirman), M. A. Kirman, ve

I. Qapciogluifinde, Sekülerle§me (Klasikve Qagda§ YaMa§imlar). (s. 253-276). Otto Yayinlan.

Dobbelaere, K. (2015). Sekülerle§menin Anlami ve Kapsami. M. A. Kirman ve I. Qapcioglu i^inde, Sekülerle§me (Klasikve Qagda§ Yakla§imlar) (s. 57-74). Otto Yayinlan.

Drucker, P. (1993). Kapitalist Ötesi Toplum. Inkilap Kitabevi.

Dürkheim, E. (2006). Toplumsal l§bölümü, Cem Yayinlan

Dürkheim, E. (2011). Dini Hayatin Ukel Bigimleri. Eski Yeni Yayinlan.

Furseth, I., ve Repstad, P. (2013). Din Sosyolojisine Giri§: Klasik ve Qagdaq Kuramlar. (Qev: I. Qapfioglu, H. Aydinalp), Birle§ik Yayinlan.

Giddens, A. (1994). Modernligin Sonuglari. (Qev: E. Ku§dil), Aynnti Yayinlan.

Haberli, M. (2014). Sanal Din. Afilim Kitap.

Hayes, C. J. (2010). Milliyetgilik: Bir Din. (£ev: M. £iftkaya), Iz Yayincilik.

Hervieu-Leger, D. (2015). Sekûlerleçme, Gelenek ve Dindarligin Yeni §ekilleri: Bazi Teorik Öneriler. (Çev: H. Aydinalp), M. A. Kirman ve I. Çapçioglu içinde, Sekülerle§me (Klâsikve Çagdaç Yakla§imlar) (s. 323-327). Otto Yayinlari.

Herz, D. (2004). The Concept of 'Political Religions' in the Thought of Eric Voegelin. H. Maier içinde, Totalitarian Movements and Political Religion Volume I: concepts for the comparison of dictatorships (s. 149-165). Routledge.

Inglehart, R. (2004). Why Didn't Religion Disappear? WZB-Mitteilungen, 7-10.

Kellner, D. (1993). Toplumsal Teori Olarak Postmodernizm: Bazi Meydan Okumalar ve Sorunlar. M. Kûçûk (Ed.) içinde, Modernite Versus Postmodernite. (Çev: M. Kûçûk), (s. 221-25%). Vadi Yayinlari.

Kirman, M. A. (2010). Yeni Dinî Hareketler Sosyolojisi. Birleçik Yayinevi.

Kirman, M. A. (2013). Yeni Dinî Hareketler. N. Akyüz ve I. Çapçioglu içinde, Din Sosyolojisi El Kitabi (s. 481-493). Grafiker Yayinlari.

Koselleck, R. (2012). Kritik ve Kriz. (Çev: E. Y. Murteza), Otonom Yayincilik

Kumar, K. (2013). Sanayi Sonrasi Toplumdan Post-modern Topluma Çagda§ Dilnyanin Yeni Kuramlari. (Çev: M. Kûçûk), Dost Kitabevi.

Kurt, A. (2018). Din Sosyolojisi. Sentez Yayinlari.

Luckmann, T. (2003). Görünmeyen Din - Modern Toplumda Din Problemi. (Çev: A. Coçkun, F. Aydin), Ragbet Yayinlari.

Lyotard, J. (1994). Post-Modern Durum. (Çev: A. Çigdem), Vadi Yayinlari.

Martin, D. (1991). The Secularization Issue: Prospect and Retrospect. The British Journal of Sociology, s. 465-474.

Marx, K., ve Engels, F. (2014). Komünist Manifesto. (Çev: L. Kavas), Ithaki Yayincilik.

Mazrui, A. A. (2012). Kiireselleçme, Islam ve Bati: Türde§le§me ve Tahakküm Arasinda. A. Co§kun içinde, Küreselle§me, Çokkûltûrlûliik ve tslâm. (Çev: A. Coçkun, O. Közleme), (s. 9-28). Ragbet Yayinlari.

Mazrui, A. A. (2016). Dünya Siyasetinde KültürelEtkenler. (Çev: Ç. Taçkin), Hece Yayinlari.

Özyurt, C. (2017). Kiireselleçme Siireçlerinde Kimlik ve Farklilaçma. Açilim Kitap.

Özyurt, C. (2019). Sosyolojinin ÏJç Meselesi (Kimlik, Demokrasi, Sekülerle§me). Liberte Yayinlari.

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

Plüss, C. (2012). Gôç ve Kûreselleçen Din. P. B. Clarke içinde, Din Sosyolojisi -Ya§adigimiz Dünya. (Çev: î. §ahin), (s. 295-316). îmge Kitabevi.

Riegel, K. G. (2007). Marxism-Leninism as Political Religion. H. M. Schafer içinde, Totalitarianism and Political Religions, Volume II Concepts for the

Comparison of Dictatorships: Theory and History of Interpretation (s. 61-112). Routledge.

Ritzer, G. (2011). Toplumun McDonaldlaçtirilmasi Çagdctç Toplum Ya§aminin Degiçen Karakteri. (Çev: §. S. Kaya), Ayrinti Yayinlan.

Sahgal, G., ve Yuval-Davis, N. (1992). Introduction: Fundamentalism, Multiculturalism and Women in Britain. G. Sahgal, ve N. Yuval-Davis içinde, Refusing Holy Orders (s. 7-31). Virago.

Sayyid, S. (2015). Fundementalizm Korkusu: Avrupamerkezcilik ve Islâmciligin Doguçu. (Çev: E. Ceylan), Açilim Kitap.

Shupe, A. D. (2012). Dinî Köktencilik. P. B. Clarke içinde, Din Sosyolojisi: Çagda§ Geliçmeler. (Çev: M. Tan,), (s. 215-291). ïmge Kitabevi.

Sommerville, C. J. (1998). Secular Society/Religious Population: Our Tacit Rules for Using the Term 'Secularization'. Journalfor the Scientific Study of Religion, 249-253.

Swatos, W., ve Christiano, K. J. (1999). Secularization Theory: The Course of a Concept. Sociology of Religion, 209-228.

Tocqueville, A. (2021). Eski Rejim ve Devrim. (Çev: Turhan Ilgaz), îmge Kitabevi Yayinlan

Tönnies, F. (2000). Gemeinschaft ve Gesellschaft. Ahmet Aydogan içinde, §ehir ve 106 Cemiyet (185-218). Iz Yayincilik.

Turner, B. (2017). Din ve Modern Toplum. (Çev: A. Tûfekçi), Sentez Yayincilik.

Veer, P. V. (2017). Tapmaklan Yikmak, Kitaplan Yakmak: Hindistan ve Çin'deki Sekülerist Projelerin Karçilaçtirilmasi. C. Calhoun, J. VanAntwerpen, ve M. Juergensmeyer içinde, Laikligi Yeniden Dü§ünmek (Çev: T. Kilinç), (s. 389408). Nika Yayinevi.

Voegelin, E. (2000). The Political Religions. M. Hennignsen içinde, The Collected Works Of Eric Voegelin (s. 19-73). University of Missouri Press.

Weber, M. (1999). ProtestanlikRuhuveKapitalizmAhlaki. (Çev: Z. Giirata), Ayraç Yayinevi.

Wenzel, N. G. (2012). Postmodernizm ve Din. P. B. Clarke içinde, Din Sosyolojisi - Kuram ve Yöntem. (Çev: A. Ayten), (s. 281-312). îmge Kitabevi.

Zijderveld, A. C. (1985). Soyut Toplum. (Çev: C. Cerit), Pinar Yayinlan.

Zijderveld, A. C. (2013). Kültür Sosyolojisi - Kültür Sosyolojisine ve Metodolojisine Giri§. (Çev: K. Canatan), Açilim Kitap.

Katki Oram Beyani: Yazarlar makaleye eçit oranda katki sunmuçlardir.

Çatiçma beyani: Makalenin yazarlari, bu çaliçma ile ilgili taraf olabilecek herhangi bir kiçi ya da finansal iliçkileri bulunmadigini dolayisiyla herhangi bir çikar çatiçmasinin olmadigini beyan ederler.

107

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.