Научная статья на тему 'Muhafazakârlığa Yönelik İki Yaklaşım: Ana Temalar Ekseninde Siyasî ve Durumsal Muhafazakârlık'

Muhafazakârlığa Yönelik İki Yaklaşım: Ana Temalar Ekseninde Siyasî ve Durumsal Muhafazakârlık Текст научной статьи по специальности «Политологические науки»

CC BY
103
28
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
Журнал
Külliye
Ключевые слова
Siyasî Muhafazakârlık / Durumsal Muhafazakârlık / Gelenek / Değişim / Din / Otorite / Political Conservatism / Situational Conservatism / Tradition / Change / Religion / Authority.

Аннотация научной статьи по политологическим наукам, автор научной работы — Laleoğlu Fatma Zehra

Muhafazakârlık tanımları iki temel yaklaşım üzerinden yapılmaktadır. Bu yaklaşımların ilki muhafazakârlığı siyasî bir ideoloji olarak değerlendiren “siyasî muhafazakârlık”tır; ikincisi ise onu yaşama dair genel bir tutum ve davranış sayan “durumsal muhafazakârlık” olarak bilinir. Bu makalede öncelikle mezkur iki yaklaşım üzerinden “muhafazakarlık” tartışması gerçekleştirilmektedir. İkinci olarak ise muhafazakârlığın ana temaları ele alınmıştır. Bu temalar arasında gelenek, değişim, din, aile ve toplum, devlet ve otorite, mülkiyet, ahlaki düzen başlıklarına yer verilmiştir. Söz konusu temalar üzerinden siyasî ve durumsal muhafazakârlığın ortak ve farklı yönleri ele incelenmiştir. İnceleme sonucunda siyasî ve durumsal muhafazakârlığın bu temalara yaklaşımının büyük ölçüde örtüştüğü görülmüştür. Bununla birlikte iki yaklaşım arasında bazı nüanslar da mevcuttur. Örneğin siyasî muhafazakârlıkta gelenek daha ziyade dini kurumlar, kulüpler, üniversiteler, vakıflar ve diğer benzeri kurumları temsil eden somut bir gerçeklik olarak addedilmektedir. Durumsal muhafazakârlığa bakıldığında gelenek, tutum ve davranışları şekillendiren norm ve değerler olarak ön plana çıkmaktadır. Değişim özelinde ele alındığında ise durumsal muhafazakârlık diğer ideolojilere eklemlenebilmekte ve bu ideolojilerin mevcut doktrinlerinin koruyucusu olabilmektedir. Bu haliyle siyasî muhafazakârlıktan farklı olarak ideolojiler üstü bir konuma erişmektedir. Öte yandan otorite bağlamında değerlendirildiğinde siyasi muhafazakârlığın kimi zaman otoriter kimi zaman da paternalist olarak değerlendirildiği görülmektedir. Bu tür değerlendirmelerin en önemli sebebi muhafazakârlığın otorite vurgusudur. Genel olarak bakıldığında ise durumsal muhafazakârlığın daha bireysel bir tavır alışı; siyasî muhafazakârlığın ise daha kurumsallaşmış bir düşünce sistemini ifade ettiğini söylememiz mümkündür.

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.
iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.
i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.

Two Approaches to Conservatism: Political and Situational Conservatism in the Axis of Main Themes

Two Approaches to Conservatism: Political and Situational Conservatism in the Axis of Main Themes Abstract Definitions of conservatism are made on two basic approaches. The first of these approaches is called religion, family and society, state and authority, property, and moral order are evaluated. The common and different aspects of political and situational conservatism have been examined through these themes. The approach of political and situational conservatism to these themes mostly similar. However, there are some differences between the approaches. For instance, in political conservatism, tradition is instead viewed as a concrete reality representing institutions. On the other hand, situational conservatism considers tradition as norms and values that shape attitudes. When it was considered in the context of change, situational conservatism can be articulated to other ideologies and protect them. Besides, when approaches are compared in the context of authority, it is seen that political conservatism is sometimes evaluated as authoritarian or paternalist. As a result, situational conservatism has a more individual attitude. However, political conservatism represents a more institutionalized system of thought.

Текст научной работы на тему «Muhafazakârlığa Yönelik İki Yaklaşım: Ana Temalar Ekseninde Siyasî ve Durumsal Muhafazakârlık»

kullIye

ULUSLARARASI SOSYAL BlLiMLER DERGlSl

INTERNATIONAL JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES

Muhafazakarliga Yonelik tki Yaklagim: Ana Temalar Ekseninde Siyasi ve

Durumsal Muhafazakarlik

Fatma Zehra LALEOGLU*

Oz

Muhafazakarlik tanimlari iki temel yaklajim tizerinden yapilmaktadir. Bu yaklajimlarin ilki "siyasi muhafazakarlik", ikincisi ise "durumsal muhafazakarlik" olarak adlandirilmaktadir. Bu makalede oncelikle mezkur iki yakla§im tizerinden "muhafazakarlik" tarti§masi gergeklegtirilmektedir. tkinci olarak ise gelenek, de|i§im, din, aile ve toplum, devlet ve otorite, mtilkiyet, ahlaki dtizen temalari degerlendirilmijtir. Bu temalar tizerinden siyas! ve durumsal muhafazakarligm ortak ve farkli y5nleri ele incelenmi§; siyas! ve durumsal muhafazakarligin bu temalara yaklajimmin btiytik 8l?tide 8rtti§tti|ti g8rulmu§tur. Bununla birlikte iki yaklajim arasmda bazi nuanslar da mevcuttur. Ornegin siyasi muhafazakarhkta gelenek daha ziyade dini kurumlar, kulupler, universiteler, vakiflar ve diger benzeri kurumlan temsil eden somut bir gergeklik olarak addedilmektedir. Durumsal muhafazakarliga bakildiginda gelenek, tutum ve davramglan jekillendiren norm ve degerler olarak on plana fikmaktadir. Degi§im ozelinde ele alindiginda ise durumsal muhafazakarlik diger ideolojilere eklemlenebilmekte ve bu ideolojilerin koruyucusu olabilmektedir. Bu haliyle siyasi muhafazakarliktan farkli olarak ideolojiler tistti bir konuma eri§mektedir. Ote yandan otorite baglaminda degerlendirildiginde siyasi muhafazakarligin kimi zaman otoriter kimi zaman da paternalist olarak degerlendirildigi g8rtilmektedir. Bu ttir degerlendirmelerin en 6nemli sebebi muhafazakarligin otorite vurgusudur. Genel olarak bakildiginda ise durumsal muhafazakarligin daha bireysel bir tavir ali§i; siyas! muhafazakarligin ise daha kurumsalla§mi§ bir dujtince sistemini ifade ettigini soylememiz mumkundur.

Anahtar Kelimeler: Siyasi Muhafazakarlik, Durumsal Muhafazakarlik, Gelenek, Degi§im, Din,

Otorite.

Two Approaches to Conservatism: Political and Situational Conservatism in the

Axis of Main Themes

Abstract

Definitions of conservatism are made on two basic approaches. The first of these approaches is called "political conservatism" and the second is called "situational conservatism". In this article, first of all, the discussion of "conservatism" is made over these two approaches. Secondly, the themes of tradition, change,

religion, family and society, state and authority, property, and moral order are evaluated. The common and different aspects of political and situational conservatism have been examined through these themes. The approach of political and situational conservatism to these themes mostly similar. However, there are some differences between the approaches. For instance, in political conservatism, tradition is instead viewed as a concrete reality representing institutions. On the other hand, situational conservatism considers tradition as norms and values that shape attitudes. When it was considered in the context of change, situational conservatism can be articulated to other ideologies and protect them. Besides, when approaches are compared in the context of authority, it is seen that political conservatism is sometimes evaluated as authoritarian or paternalist. As a result, situational conservatism has a more individual attitude. However, political conservatism represents a more institutionalized system of thought.

Keywords: Political Conservatism, Situational Conservatism, Tradition, Change, Religion, Authority.

* Ytiksek Lisans Ôgrencisi, Ankara Yildinm Beyazit Ûniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitusii, Felsefe Ana

Bilim Dali, Ankara / Tiirkiye, e-mail: [email protected].

ORCID https://orcid.org/0000-0003-3777-5494.

Bu makaleyi §u §ekilde kaynak gôsterebilirsiniz / To cite this article (APA):

Laleoglu, Fatma Zehra (2021). "Muhafazakârliga Yônelik tki Yaklaçim: Ana Temalar Ekseninde

Siyasî ve Durumsal Muhafazakârlik". Kulliye, 2 (1): 1-17. DOI: 10.48139/aybukulliye.858322. Makale Bilgisi / Article Information_

Geli$ / Received Kabul / Accepted Tiirii / Type Sayfa / Page

12 Ocak 2021 17 $ubat 2021 Aragitirma Makalesi 1-17

12 January 2021 17 February 2021 Research Article

Extended Abstract

Definition of conservatism is the subject of a long-standing debate. This issue has remained on the agenda for so long because of difficulties and diversity of the concept. There are two basic approaches to conservatism, and these approaches also shape the definitions. The first one accepts conservatism as an ideology that emerged immediately after the French Revolution. According to this approach, conservatism emerged as an opposition to the modern principles brought by the Revolution. It has been defined as the third primary ideology besides liberalism and socialism. Edmund Burke's Reflections on the Revolution in France (1790), in which he seriously criticized the Revolution, has been accepted as the main text of political conservatism. The second approach, called situational conservatism, defines conservatism as a general and behavioural attitude towards life. The most defining point of this attitude is the distance to modernity and changes, and preference of the existing against the new. In this form, conservatism expresses a general attitude that exists in different ways in every society.

However, both approaches have their dilemmas. Conservatism, as an ideology, unlike others, does not offer a utopia to people. Besides, it does not have strict lines like other ideologies such as liberalism, socialism and fascism, and every country and society could have their different variant of conservatism. Therefore, it creates some complexity to conservatism as an ideology. On the other hand, when conservatism accepted as an attitude, it is possible to create confusion about actions 2 and behaviours. In this context, firstly, the definition of conservatism and its two _ approaches are examined by using the literature review method. In the second part of the article, themes such as tradition, religion, state, authority, family, society and morality accepted and discussed as the main themes of conservatism. Political and situational conservatism is common and differentiated regarding how these main themes evaluated to contribute to the literature.

Tradition, which is the first of the main themes, is accepted as the essential reference for both approaches. Tradition, first of all, expresses the identity of society. Hence, tradition has vital importance for both political and situational conservatism. However, in political conservatism, tradition is mostly related to religious institutions, foundations etc. and considered concrete reality for representations. On the other hand, in situational conservatism, tradition stands out as norms and values that shape attitudes, actions and behaviours.

As another issue, the caution towards change is the main character of conservatism. However, especially situational conservatism defined by the attitude against change. Thus, considering that every ideology has definite principles and tried to be protected themselves to other ideologies. It can also be the protector of the current doctrines of articulated ideologies. So, unlike political conservatism, it reaches a position above ideologies.

J&iUiye

(2ilt/"Volume: 1 ' ^»¡fi/J'ssue: 1 ' 1011

In conservatism, the concepts of state, authority and hierarchy are dealt with concerning each other. In conservative thought, the authority has a vital role in determining the relations between individuals, institutions and the state. Both in political and situational conservatism, social classes are seen as the natural outcome of understanding authority. Conservatism defends that social classes and hierarchal structure are the outcomes of society's nature, because of this reason, social equality accepted as an unachievable ideal. This approach has led to the evaluation of political conservatism as "aristocrat ideology". On the other hand, the emphasis on authority has caused political conservatism, sometimes, authoritarian or paternalist.

In both conservatism approaches, property rights are considered freedom and protection of the private property as guaranteeing freedoms. However, political conservatism put right to property against expropriation. As other main themes, family, society and morality are equally crucial in political and situational conservatism. For both approaches, the family accepted as a vital base of society. Also, society is evaluated as an organic entity, not as a made up of individuals, and the individual exists in society. Finally, both in political and situational conservatism, god, the universe, nature and politics are all built on moral order and created a necessity of a moral positioning.

Giri§

Muhafazakarligin ne oldugu sorusu, uzun zamandir suregelen bir tarti§manin konusudur. Konunun bu kadar uzun sure giindemde kalmasinin, kavramin tanim gtiflugunden ve ?e§itliliginden kaynaklandigi du§unulmektedir. Bu 9e§itlilige ragmen muhafazakarlik soz konusu oldugunda iki temel yakla§imin on plana fiktigi gorulmektedir. Ilk yakla§imda muhafazakarlik, siyasi bir ideoloji olarak degerlendirilmektedir. Bu yakla§ima gore muhafazakarlik, 1789'da ya§anan Fransiz Devrimi'ne ve devrimin getirdigi modern ilkelere kar§i ?ikan bir ideoloji olarak te§ekkul etmi§tir. Edmund Burke'un devrimi ciddi bir §ekilde ele§tirdigi Fransiz Devrimi Uzerine Du§unceler (1790) isimli eseri de siyasi muhafazakarligin ana metni olarak kabul g6rmu§tiir.

Ikinci yakla§imda muhafazakarlik, bir tutum olarak degerlendirilmektedir. Bu tutumun en belirleyici ozelligi yeniliklere ve degi§imlere kar§i mesafeli olunmasi; mevcut olanin yeni olana tercih edilmesidir. Bu anlamiyla muhafazakarlik her toplumda var olan ve ne zaman ortaya fiktigi tam olarak belirlenemeyen bir tutumdur. Muhafazakarlik tammlari genel olarak bu iki yakla§im uzerinden yapilmaktadir. Afik^asi muhafazakarligin bir ideoloji mi yoksa bir tutum mu oldugu meselesi de hala uzerinde uzla§ilmi§ bir konu degildir. Bu baglamda konuyla ilgili mevcut literature katkida bulunma amaciyla kaleme alinan bu fali§mada ilk olarak muhafazakarlik tammlamalarmdaki gtiflukler incelenmi§; mevcut tammlarin one Qikanlari aktarilmi§tir. Daha sonra muhafazakarligin ana temalari olarak kabul edilen gelenek, din, devlet, hiyerar§i ve otorite, aile ve toplum,

3

ahlaki düzen gibi unsurlar ele alinmiç; siyasî ve durumsal muhafazakârligin bu unsurlara yaklaçimindaki ortaklik ve farkliliklar ortaya konulmaya çaliçilmiçtir.

1. Muhafazakârlik Nedir?

Muhafazakârlik kavrami yazili olarak ilk kez 1820'de Chateaubriand'in Fransa'da yayinlanan Le Conservateur adli dergisinde kullanilmiçtir. Fakat muhafazakârligin felsefi bir kavram olarak arka plani Edmund Burke'tin Fransiz Devrimi Üzerine Dü§ünceler isimli çaliçmasini kaleme aldigi 1790 yilina kadar dayandinlmaktadir (Akinci 2009:137). Burke'tin bu eseri muhafazakâr dûçiincenin ana metni olarak kabul edilmektedir. Bu eserinde Burke, "muhafazakârlik" kavramim kullanmiç olmasa da sik sik "muhafaza etmek" ifadesini kullanmiçtir (Yilmaz Ceylan 2007: 27). Burke, her ne kadar muhafazakâr dûçûncenin kurucusu olarak kabul edilse de bir davraniç biçimi olarak muhafazakârligin daha öncesinde var oldugunu söylemek mümkündür. Bu tutumun köklerini klasik dûçûnceye kadar geri götüren Morton Auerbach, muhafazakârlarin arasina Cicero, Saint Augustin, Thomas More gibi isimleri de dâhil etmektedir (Beneton 1991: 6).

Muhafazakârligi tanimlamanin giiç bir i§ oldugu belirtilmektedir. R.J. White, bu giiçlûgiin muhafazakârligin tabiatindan kaynaklandigini ifade etmiçtir. Çûnkû ona göre muhafazakârlik, politik bir doktrinden ziyade bir zihin aliçkanligi ve ya§am tarzidir (Harries 2003: 29). Bununla birlikte muhafazakârlarin da muhafazakârlik tanimi üzerinde çok durmadigi, siklikla dile getirilen bir eleçtiridir. Bu baglamda Owen Harries, Avustralya'mn önde gelen muhafazakâr dergisi Quadrant'l örnek göstererek bu dergide "muhafazakârlik nedir?" sorusunayönelik kaleme alinmiç herhangi bir makale olmadigini ifade etmektedir (2003: 29). Bu durum muhafazakârlik tanimlarinin çeçitlenmesi ve farklilaçmasiyla sonuçlanmiçtir. Örnegin Samuel Huntington muhafazakârlik tanimlanm iiçe ayirmiçtir. Bunlann ilkine göre muhafazakârlik, féodal ve aristokrat yapilarin Fransiz Devrimi'ne tepkisini içeren bir ideolojidir. ikinci tanima göre muhafazakârlik; düzen, denge, ôlçiilûlûk gibi degerlere dayanan otonom bir sistemdir. Ûçiincii tanimda ise muhafazakârlik, farklilaçma ve degiçim karçitligindan kaynaklanan bir unsur olarak ele alinmaktadir (Huntington 1957: 454-455). Bu tanimlarin birincisi "aristokratik tammlama" olarak adlandinlmaktadir. Huntington'a göre bu tanim, muhafazakârligi belirli bir toplumdaki belirli bir sosyal sinifa özgüleyerek sinirlamaktadir. "Otonom sistem" tanimi, muhafazakârligin herhangi bir tarihsel a§amada ortaya çikabilecegini ifade etmektedir. Son tanim ise durumsal muhafazakârligi nitelemektedir (Huntington 1957: 454-465).

Michael Oakeshott ise muhafazakârligi belli biçimlerde dü§ünme ve davranma egiliminde olmak, belirli davraniçlari digerierine tercih etmek, belirli seçimleri yapmaya meyyal olmak çeklinde tammlamaktadir (1991: 168). Tanimda yer alan "belirli tür davramçlar" oldukça muglak görünmekte ve bu tür davraniçlarin nasil tespit edilecegi baçli baçina bir sorunu ortaya çikarmaktadir. Ancak Oakeshott, söz konusu davraniçlarin niteliklerinin belirlenmesinin zor olmadigmi ifade

4

etmektedir. Ona göre muhafazakärlik, simrliyi simrlanmami§ olana; a§ina olunani bilinmeyene, mevcut olam muhtemel olana, yakim uzaga tercih etmektir (1991: 169). 20. yüzyilin önde gelen muhafazakär dü§ünürlerinden biri olan Russell Kirk de muhafazakärligin birtakim prensipleri oldugunu ve bu prensipler üzerinden tanimlanabilecegini söylemi§tir. Söz konusu prensiplere göre muhafazakärlar a§kin bir düzene ve dogal hukukun varligina inanan, gelenege ve dine bagli olan, degi§ime temkinli yakla§an ve toplumsal simflarm varligim savunan insanlardir (Kirk 2005: 141-142).

1.1. Siyasi Muhafazakärlik

Siyasi ideoloji olarak ele alinan muhafazakärlik, sosyalizm ve liberalizm ile birlikte modern pagin ü? büyük ideolojisi arasinda yer almaktadir. Bununla birlikte siyasi muhafazakärlik genellikle "sag ideoloji" olarak adlandirilmaktadir.

Robert Nisbet, Karl Mannheim, John Kekes gibi isimler, belirli bir sosyal duruma ve tarihe bagli olmasini gerek?e göstererek muhafazakärligi bir ideoloji olarak ele almi§tir. Liberalizmi burjuva ideolojisine, sosyalizmi proleter ideolojisine baglayan Mannheim, muhafazakärligi aristokrat ideolojiye baglami§tir (Huntington 1957: 454). Philippe Beneton ise muhafazakärligin statükoya ve degi§im korkusuna bagli kalarak a^iklanamayacagim belirtmektedir. Nitekim ona göre bu haliyle muhafazakärlik bütün zamanlara ait bir §ey olup 50k Qe§itli bir hal alacaktir. Bu anlamda söz konusu mefhum, muhafaza edilmesi gereken §eylerin niteligi kokten farkli olsa bile Roma'dan Sovyet Rusya'ya kadar pek 90k medeniyeti ve toplumu kapsayacaktir. Böylece Beneton'a göre kavram, siyasi fikirler tarihi agisindan tahlile elveri§li olmaktan fikacaktir. Bu gerekfelerle Beneton, muhafazakärligin modern zamanlarda dogan ve modernlige kar§i fikan bir siyasi hareket olarak tammlanmasi gerektigini belirtmektedir (Beneton 1991: 10-11).

Nisbet, Mannheim, Kekes gibi isimlerin aksine bazi dü§ünürler muhafazakärligin bir ideoloji olmadigini savunmaktadir. tdeolojinin tammi konusunda her ne kadar fikir birligi olmasa da ideolojinin özellikleri arasinda insanlara sunulan bir ütopyanm varligi, üzerinde anla§ilmi§ bir konu olmu§tur. Bilindigi gibi ütopya, var olan düzenden memnun olmayanlann yeni bir yapi tasawur etmesi, ideoloji ise bu yapi düzeninin a§kinla§tinlma bi^midir (Mannheim 2004). Muhafazakärligi bir ideoloji olarak degerlendirmeyenler, bunun gerekfesi olarak genellikle onun ula§mak i?in ugruna mücadele edilen bir ütopyasimn olmamasim öne sürmektedir. Ancak muhafazakärlik bir dü§ünce üslubu olarak diger ideolojilere eklemlenebilmekte veya mevcut siyasi bir doktrinin koruyucusu haline gelebilmektedir. Böylece muhafazakärlik bir kar§i ideoloji olarak da degerlendirilebilmektedir (Vural 2011: 47). Huntington da muhafazakärlikta ideal bir toplum anlayi§inm ve tek bir muhafazakär ütopyanm bulunmayi§ina dikkat fekmi§tir (1957: 458). Bunun en önemli nedeni her toplumun muhafaza etmeyi hedefledigi düzenin farklilik göstermesidir. Bununla birlikte Huntington'a göre muhafazakärlik iferik ile ilgili degil; usul, degi§im ve istikrarla ilgilidir. Dolayisiyla

5

liberalizmden sosyalizme kadar her türlü düzenin devami ve savunmasi ifin kullanilabilmektedir (Harries 2003: 35).

Diger taraftan muhafazakärlann pek fogu, muhafazakärligi "ideolojiler üstü" olarak degerlendirmektedir (Mollaer 2009: 35-36). Bu muhafazakärlar ideolojileri eksik kavrayi§a sahip bir anlatim olarak degerlendirmektedir. Örnegin Cemil Merif, ideolojileri insanlarin idraklerine giydirilmi§ "deli gömlekleri" olarak nitelendirmi§tir (Meri9 2015: 92). Meri9 örneginde de oldugu gibi muhafazakär dü§ünürlerin ideolojik bir konumlanmadan ka9indigini söylememiz mümkündür. Ayrica muhafazakär dü§ünceye göre her ideoloji degi§imi zorlamakta ve düzeni, ahengi bozmaktadir (Vural 2011: 47). Buna kar§in muhafazakärlik degi§imin kendisine mesafeli yakla§maktadir.

1.2. Durumsal Muhafazakärlik

Durumsal muhafazakärlik, daha ziyade meydana gelen köklü degi§imlere kar§i olu§an direnme egilimini ifade etmektedir. Bu egilim, ki§inin gündelik davram§lanna yansimakta ve bir psikolojik tutumu ve tavir ali§i nitelemektedir. Durumsal muhafazakärligin en önemli özelligi geleneklere baglilik, duraganlik, ait oldugu sinifin diger üyelerine benzemek i9in a§m 9aba ya da onlardan ayri dü§me endi§esi, istikrar arayi§i, olagandi§i ve düzensiz olana kar§i duyulan öl^ülülüktür (Vural 2011: 42).

Muhafazakarligi bir tavir ve tutum olarak degerlendiren Michael Oakeshott, muhafazakärligi politik konteksinden ayri olarak ele almi§ ve gündelik hayattaki pek 90k davrani§in, örnegin balik tutmanin, muhafazakär bir egilime sahip oldugunu söylemi§tir. Zira o, temel amacin ba§armak degil sadece yapilan i§ten zevk almak oldugu tüm faaliyetlerin muhafazakär olma egilimi ta§idigini belirtmi§tir (Oakeshott 1991: 177-178). Oakeshott'un sözünü ettigi bu muhafazakärlik, "ontolojik muhafazakärlik" olarak da adlandinlmaktadir. Oakeshott'un yam sira Roger Scruton, Rüssel Kirk, Owen Harries gibi isimler de muhafazakärligi bir ideoloji olarak degil, bir tutum olarak ele almaktadir. Scruton, muhafazakärligin kendini genel ilkeler ve formüller bi9iminde ortaya koymadigini, bu sebeple ^ esasimn ^vunmaktadir (Vural 2011: 44-45).

Muhafazakärligi bir tutum olarak degerlendiren dü§ünürler onun her zaman ve her toplumda var olduguna dikkat 9ekmektedirler. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, muhafazakärligin her toplumda farkli §ekillerde var olmasidir. Nitekim korunmasi hedeflenen her durum ve deger toplumdan topluma farklilik göstermektedir. Tüm toplumlarda homojenlik göstermemesi, muhafazakarligi diger ideolojilerden ayiran ve "tutum" olarak ele alinmasini saglayan en önemli etkendir.

2. Ana Temalar

2.1. Gelenek

Gelenegi bir toplumda saygi duyulan ve ku§aktan ku§aga aktanlan kültürel kalintilar, ali§kanliklar ve bilgiler bütünü olarak tanimlamak mümkündür. Gelenegin en önemli i§levi, toplum i9inde birtakim davrani§ kaliplarini üretmesi ve toplumun bu kaliplara göre davranmasina yönelik yaptirim gücünün olmasidir.

6

Gelenekler muhafazakârligin en temel referansidir. Muhafazakârlar, yaçamlarim geleneklerine göre çekillendirmektedir. Ancak burada gelenege sadece körü körüne baglilik söz konusu degildir. Zira gelenek bir bilgi kaynagini, toplumsal tecrübelerin toplamim ve herhangi bir ideolojiden veya teoriden çok daha önemli bir yol göstericiyi ve sorun çôziicûyû ifade etmektedir. Toplumsal tecrübelerin sonucu olan geleneksel bilgiler, insamn tek baçina eriçebilecegi tiirden bilgiler degildir. Bu anlamda insan aklindan çok daha derindir. Muhafazakârlara göre gelenekler, "zamaninin imtihanlarini" geçmiçtir. Bu sebeple de yaçayanlarm ve gelecek kuçaklarin menfaati için korunmalidirlar (Çeyhanlioglu 2014: 86). Gelenegin korunmasi demek ayni zamanda onun sürekliliginin saglanmasidir. Bu korumamn en önemli yollanndan biri yasalann geleneklere dayandirilmasidir.

Muhafazakâr dûçiincede gelenegin sürekliligi toplumun kimliginin omurgasini oluçturmaktadir. Gelenek, bireye aidiyet hissi vermekte, bireyin kendi kimliginin bilincine varmasini saglamakta ve onu köksüzlük duygusunun boçluguna diiçmekten korumaktadir (Erdogan 2004: 5). Tecriibeyle kanitlanmiç yerleçik pratikleriyle kiçileri her türlü degiçikligin ve yeniligin yol açtigi belirsizlikten kurtarmaktadir. Bu pratikler insanlarin üzerine dûçûnûp inça edebilecegi tiirden pratikler degildir. Nesilden nesile tevarüs etmesi ve günümüze ulaçmasi pratiklerin en önemli özelligidir.

Gelenegin muhafazakâr dûçiincedeki önemi, zaman zaman muhafazakârlik ve gelenekçiligin kariçtirilmasina neden olmuçtur. Mannheim, muhafazakârligin 7 bilinçli gelenekçilik oldugunu söyleyerek ikisi arasindaki farki vurgulami§tir. — Beneton ise muhafazakârligin bir tür gelenekçilik oldugunu fakat gelenekçiligin mutlaka muhafazakârlik olmadigini belirtmi§tir (1991: 113). Bu açiklama, muhafazakârlik ve gelenekçilik arasindaki aynmi anlamak için önemlidir.

Hem durumsal hem de siyasî muhafazakârlikta gelenege atfedilen anlam ve önem birbiriyle büyük ôlçûde ôrtûçmektedir. Ancak daha derinlemesine bakildiginda ikisi arasinda bazi nüanslar bulmak mümkündür. Örnegin siyasî muhafazakârlik için gelenek soyut bir §ey degil aym zamanda kurumlarla birlikte somutluk kazanan ve sosyal kurumlari ifade eden bir gerçeklik alanidir (Erdogan 2004: 6). Toplum ve bireyler, bu kurumlar araciligiyla devlet karçisinda belirli bir ôlçiide bagimsizlik elde etmektedir. Bununla birlikte siyasî muhafazakârlik için gelenegin, kurumlarin yam sira yönetim biçimiyle de somutlaçtigini söylememiz mümkündür. Bilginin kaynagi kabul edilen gelenek, ideal yönetim biçimine dair bilgiyi de kendinde barindirmaktadir. Örnegin Maistre ve Burke, Ortaçag'da neredeyse tiim Avrupa'ya egemen olan; monar§i, aristokrasi ve dinin sacayagim oluçturdugu yönetim §eklinin sürdürülmesi gerektigini savunmu§tur. Durumsal muhafazakârlikta ise gelenekler özellikle norm ve degerler baglaminda degerlendirilmektedir. Son olarak durumsal muhafazakârlikta gelenegin "toplumsal sürekliligi" ifade ettigini, siyasî muhafazakârlikta ise daha çok "siyasî istikrar"in temeli olarak görüldügünü ifade edebiliriz. Elbette siyaset ve toplumun birbirinden

ayrilamayan iki unsur oldugu du§unuldugunde, toplumsal siireklilik ve siyasi istikrann da birbiriyle siki bir ili§ki ifinde oldugu goriilecektir.

2.2. Din

Muhafazakarlik ?ogu zaman dindarlikla ozde§ olarak kullanilmaktadir. Fakat dindarlar ifin muhafaza edilmesi gereken din ve dine ili§kin degerler iken muhafazakarlik oncelikle iisluba ili§kin bir vurgudur (Mert 2002: 72). Bu anlamda dindarlik bir fe§it muhafazakarlik sayilabilir. Fakat muhafazakarlik dindarliktan 90k daha geni§ bir anlam ufkuna sahiptir. Onu dine ve dindarliga indirgemek yamltici olacaktir. Muhafazakarlik, degi§imin toplumsal ortam ve yapi iizerinde yaratacagi yikima kar§i mevcut olanin korunmasidir. Fakat bu tavir degi§ime kar§i koklu bir ret degildir. Toplumsal hiyerar§iler, kurumlar, kulturel degerler korundugu surece, bu unsurlar ferfevesinde degi§im mumkundur (Mert 2002: 72). Dinde ise boyle bir degi§im soz konusu degildir. Bununla birlikte muhafazakarlarin dindar oldugu yanilgisina da dii§memek gerekir. Oakeshott ve Hume gibi dindar olmayan pek 90k muhafazakar bulunmaktadir. Ancak soz konusu isimler buna kar§in dinin bir istikrar unsuru oldugunu kabul etmektedirler.

Toplumsal birlikteligi ve istikrari saglamasi bakimindan din, gerek siyasi muhafazakarlik i9in gerekse durumsal muhafazakarlik i9in e§it derecede onemlidir. Fakat siyasi muhafazakarlikta dinin "birey ve devlet arasindaki tampon kurum" olmasi ile one 9iktigim; durumsal muhafazakarlikta ise toplumu ayakta tutan ve birle§tiren unsur olarak on plana 9iktigim soylememiz mumkundur. Ilk haliyle din, devletin gticu ve keyfi yetkisi Iizerinde bir otorite kurarak devletin otoritesini simrlamakta ve bireyi devlete kar§i korumaktadir. Ikinci haliyle ise din, insanlari kanaatkar yapmak suretiyle disiplinli bir toplum yaratilmasina katki saglamakta, bireyin otokontrol saglamasina yardimci olmakta ve toplumun birlikteligini saglamaktadir (§eyhanlioglu 2014: 97). Bununla birlikte siyasi muhafazakarlikta sik sik din ve devletin birbirinin alanim i§gal etmemesi gerektigi de vurgulanmi§tir. Nasil ki devrim yoluyla bir topluma mudahale edilemeyecegi savunuluyorsa, aym §ekilde dinin de siyasi bir donu§turucu ara9 olarak kullanilmayacagi ifade edilmi§tir. Muhafazakar du§uniir T. S. Eliot'un "ulusal bir kilisenin ulusalci bir hale getirilemeyecegini" ifade etmesi bu durumu a9iklamaktadir (§eyhanlioglu 2014: 98).

Bu baglamda din, 9ali§mamiza konu olan her iki muhafazakarlik i9in de vazge9ilmez bir unsurdur. Her ideolojinin kendi dogrularini hakikat olarak kabul ettigi ve bu "hakikati" hakim kilmaya 9ali§tigi bilinen bir ger9ektir. Bu baglamda muhafazakarlik bir ideoloji olarak ele alindiginda bir dinin kabultine ili§kin toplum iizerinde baski olu§turacagi dii§iincesi akla gelebilir. Ancak siyasi muhafazakarlikta boyle bir baski olu§turulmasi soz konusu degildir. Siyasi muhafazakarligin hedefledigi §ey toplum tarafindan benimsenen dinin gerek bireylerin gerekse devletin hi9bir mudahalesiyle kar§ila§mamasidir.

8

2.3. Degi^im

Degi§ime kar§i tutum, muhafazakär dü§üncenin en önemli özelliklerinden biridir. Degi§im, muhafazakärlarin genellikle kar§isinda diren? gösterdigi bir unsurdur. Oyle ki Oakeshott'a göre muhafazakär i?in degi§im kimlige tehdittir ve yok olu§un bir göstergesidir (1991: 170-171). Bu sebeple muhafazakär biri degi§imlere kayitsiz kalamayacaktir. Elbette bu, degi§imin tümden reddi anlamina gelmemektedir. Nitekim muhafazakärligi düzeni yikmaya yönelik her tür giri§ime kar§i mevcut düzeni savunan dü§ünce sistemi olarak tammlayan Huntington, bu durumu degi§im kar§itligi olarak degerlendirmemektedir. Aksine siyasi ve toplumsal düzenin saglanmasi ve temel unsurlarinin korunmasi i?in pek 90k ikincil konuda degi§imin kabullenilmesinin zorunlu oldugunu belirtmi§tir (Duman 2017a: 810). Ancak bir degi§im olacaksa, muhafazakär ki§i bunun tedricen ger9ekle§mesini tercih edecektir. Diger taraftan muhafazakär ifin temel problemin degi§im degil, häkim siniflarin altüst olmasi ve üst tabaka hayatimn sarsilmasi oldugunu belirten ki§iler de mevcuttur (Mert 2002: 73). Diger bir deyi§le muhafazakärlar; toplumsal hiyerar§iler, kurumlar, degerler vb. unsurlarin sarsilmasini istememekte, bu yüzden de degi§ime kar§i tedbirli bir tavir almaktadirlar.

Russell Kirk de muhafazakärlann degi§im ve ilerleme kar§iti oldugu dü§üncesine katilmamaktadir. Süreklilik ve degi§im mefhumlanna vurgu yapan Kirk, süreklilikle topluma istikrar ve devam saglayan inanflari, yani gelenegi ifade etmektedir (2005b: 12). Ona göre sürekliligin olmamasi durumunda toplum anar§iye sürüklenecektir. Fakat Kirk, toplumda geli§menin de gerekli oldugunu belirtmektedir. Geli§me ise halki reforma te§vik eden anlayi§ ve 9ikarlarin varligidir. Bu geli§menin olmamasi durumunda halk durgunla§acak ve John Stuart Mill'in dedigi gibi uyu^ukla^acaktir.1 Dolayisiyla Kirk, muhafazakär ki§inin makul ve llimli ilerlemeyi destekleyecegini söylemektedir (2005b: 12-13). Tum bunlann yamnda Kirk, sürekliligin geli§imden önce geldiginin de altini ?izmektedir. Qünkü eski ve denenmi§ olani, yeni ve denenmemi§ olana tercih etmek her zaman ifin daha yegdir. Burke'e göre de bazi degi§im araflarina sahip olamayan bir devlet, onu muhafaza etme ara9larindan da yoksun olacaktir (Özipek 2011: 118-119).

Degi§im, durumsal muhafazakärligin en 90k öne 9ikan temasidir. Oyle ki durumsal muhafazakärlik 9ogu zaman degi§ime yönelik tutum üzerinden tanimlanmaktadir. Her ideolojinin kendi i9inde degi§mez ilkeleri vardir ve bu ilkelerin korunmasi i9in yogun bir 9aba harcanmaktadir. Bu anlamda siyasi muhafazakärliktan farkli olarak durumsal muhafazakärlik, diger ideolojilere eklemlenebilmekte ve bu ideolojilerin mevcut doktrinlerinin koruyucusu

1 "Degi§ime yonelik tutum" m^afeakarlik ve liberallik kiyaslamasinda on plana 5ikmi§ ve iki sistem arasmdaki farkliligin belirleyicilerinden biri olmu§tur. Zira muhafazakárlarin aksine liberaller var oían düzenin degi§imini arzulamaktadír. Bunun dogal bir sonucu olarak da liberaller, mutof^^^l^dan daha aktiftir. Bu sebeple John Stuart Mill, muhafazakárlari "uyu§uk kesim" olarak degerlendirmektedir (Kirk 2005b: 12).

9

olabilmektedir. Zira durumsal muhafazakârlikta esas olan §ey içerikten ziyade biçimdir. Bu baglamda sosyalist ögretilerin korunmasma yönelik tutum da muhafazakârlik olarak degerlendirilebilir. Çûnkû durumsal muhafazakârlik, esas olarak muhafaza etmeyi ifade etmektedir; neyin muhafaza edildigini degil. Bu haliyle durumsal muhafazakârlik, ideolojiler üstü bir konuma eriçmektedir.

2.4. Devlet ve Otorite

Muhafazakârligin devletin kökenine ve meçruiyetine iliçkin olarak modem dönemde gündeme getirilen ve çeçitli dûçiiniirler tarafindan farkli çekillerde ifade edilen "toplum sôzleçmesi" anlayiçina mesafeli durdugunu söylemek mümkündür (Duman 2017b: 152). Toplum sôzleçmesi devleti bir sôzleçmeyle temellendirirken sôzleçme öncesi bir "dogal hâl"in var oldugunu da göstermektedir. Muhafazakârlara göre ise tarihsel ve toplumsal özelliklerden siynlmiç bir "soyut insan" veya "doga durumu" mevcut degildir. Zira insan farkli çekillerde de olsa her zaman için belirli bir toplumsallik içinde yaçamiçtir. Dolayisiyla devleti bireysel iradelere ve akilci ilkelere dayanan kurucu bir sôzleçme fikrinden hareket ederek ifade etmek hem topluma hem de devlete iliçkin bir tiir yapaylik algisi yaratarak toplumsal ve siyasî düzeni mekanik bir basitlikte çôzûmlemeye çaliçmak anlamina gelmektedir (Duman 2011: 46). Bununla birlikte devlet, bireysel iradenin üzerinde yûkselmiç degildir. O süreklilik taçiyan organik toplumsal düzenin en önemli parçalanndan biridir.

Fransiz Devrimi ile birlikte modem devlet, birey ve devlet arasinda tampon görevi gören aile, kilise, lonca vb. gibi kurumlan zayiflatmiçtir. Bu durum bireyin devletle aracisiz bir çekilde karçi karçiya kalmasina sebep olmu§, birey devletin otoritesini çiplak bir çekilde hissetmiçtir. Böylece modem devletle birlikte insanlarin içinde bagimsiz bir çekilde hareket ettigi kurumlar, devlet otoritesinin baskisi altinda kalmaya ba§lami§tir. Muhafazakârlara göre modem dönemde ya§anan toplumsal ve siyasî sorunlann çogunun temelinde devletin gittikçe artan ve totaliter bir çekil alan müdahaleciligi ve tampon kurumlarin iktidarini gasp etmesi yatmaktadir (Duman 2011: 49-50). Muhafazakârlarin Fransiz Devrimi'ne §iddetle kar§i çikmalarinm en temel sebebi de devrimin söz konusu tampon kurumlan yikmaya yönelik olmasidir. Böylelikle bireyler, devlet karçisinda korunmasi ve savunmasiz kalmiçtir. Bu sebeple muhafazakâr dti§üncede "modem devletin" simrlanmasina yönelik argümanlarla karçilaçmak mümkündür. ïktidar ise ancak bir baçka iktidarla simrlandmlabilecektir. Devletin iktidarini simrlayacak diger iktidar ise bahsedilen tampon kurumlardir.

Muhafazakârlarin siyasî aygit olarak devlet anlayiçina bakildiginda insan haklan, demokrasi, eçitlik vb. gibi ideallere uzak durduklan görülmektedir. Onlar için önemli ve öncelikli olan §ey birey, tampon kurumlar ve devlet arasindaki iliçkidir. Devlet bireysel iradelerin belirleyiciliginden kopanlmi§, tarihsel-toplumsal sürecin dogal bir ürünü olan gelenekler ve teamüllerle iliçkilendirilmiç; çeçitli tampon kurumlarla da iktidan simrlandmlmiçtir (Duman 2011: 50-53). Bir baçka deyi§le muhafazakârlara göre insan dogasimn ve toplumun kusurlu yapisi

sebebiyle toplumsal hayatta zorunlu olarak farkli düzeylerde otoriteler olu§mu§tur. Gerçekten de toplum, muhafazakârlarin gözünde kmlgan bir çeydir ve anarçik çôkûçlerin etkisi altina girmeye müsaittir. Bu baglamda otorite, anarçiye karçi bir güvencedir. Bununla birlikte siyasi otorite, bireyi ve toplumu yutmamali, onlari kendi alanlarinda hareket etmekte serbest birakmalidir. Bu durum ise ancak siyasi otoritenin baçka bir otorite ile dengelenmesiyle mümkün olacaktir. Muhafazakâr dûçiincede otorite; birey, tampon kurumlar ve devletin birbiriyle olan iliçkilerini belirlemede önemli bir role sahiptir. Otoritenin, söz konusu ûç unsur arasinda paylaçilmamasi durumunda tiranlaçma riski mevcuttur. Bu sebeple sivil toplum, cemaatler, loncalar gibi kurum veya kuruluçlar, tiranlaçma riski bulunan otoriteyi ve iktidari frenleme mekanizmasi olarak görülmektedir. Bir toplumda sivil örgütlerin zayif olmasi durumunda iktidar yozlaçabilecek, bu yozlaçma ise sosyo-politik düzeni yikabilecektir.

Hem siyasi hem de durumsal muhafazakârlikta toplumsal simflarin, otorite anlayiçinin dogal bir sonucu oldugu görülmektedir. Zorunlu ve faydali olduguna inanilan otoritenin toplumun dogasinda köklendigi dü§ünülmektedir. Bir baçka deyiçle otorite, okullarda ögretmen tarafindan, i§ yerinde içveren tarafindan kullanilmaktadir. Bu aym zamanda insanlara ne yapmalan ve ne yapmamalan gerektigini söylemekte, sorumluluklarin da sinirlanm çizmektedir. Bu anlamda düzenin vazgeçilmez bir parçasim oluçturmaktadir. Aym zamanda bir itaati kendinde barindiran otorite, hiyerarçiyi de beraberinde getirmekledir. Zira otorite, emir veren ve itaat eden, talep eden ve talebi yerine getiren siniflan dogurmaktadir. Otoritenin zorunlulugunu savunan muhafazakâr dûçiinceye göre toplum dogasi geregi hiyerarçik bir yapiya sahiptir. Bu sebeple sosyal eçitlik, baçarilamaz bir ideal olarak görülmektedir. Bu yaklaçim ideoloji olarak ele alinan muhafazakârligin "aristokrasi ideolojisi" olarak degerlendirilmesine sebep olmuçtur.

Siyasi bir ideoloji olarak ele alindiginda muhafazakârligin otorite vurgusu onun kimi zaman otoriter kimi zaman da paternalist olarak degerlendirilmesine sebep olmu§tur. Paternalizm, otoritenin zarari engelleme ve fayda saglama amaciyla digerleri üzerinde kullamlmasini ifade etmektedir. Joel Feinberg, kendi kendilerine zarar vermelerini engellemek, kendi iyilerini olu§turabilmek için insanlara rehberlik etmek ve "daddy knows best" (baba en iyisini bilir) gôriiçûyle otoriteye uyum saglamanin, paternalizmin temel ilkeleri oldugunu ifade etmektedir (Feinberg 1971: 105-125). Muhafazakârlik içinde bu tür çe§itliliklere (otoriteryen, paternalist) rastlamak mümkündür. Ancak otoriter muhafazakârlik kadar otoriteryen siyasete karçi çikan ve demokrasiyi daha saglam ve gûçlû kilmaya çali§an gelenekler de mevcuttur. Anglo-^merik^ ^^^azakâr gelenegi bu gelenegin temsilcilerinden kabul edilmektedir.

2.5. Aile ve Toplum

Hem siyasi muhafazakârlikta hem de durumsal muhafazakârlikta aile ve toplum büyük öneme sahiptir. Muhafazakâr dûçiincede toplum, bireylerden oluçan

bir bütün olarak degil; organik bir varlik olarak degerlendirilmektedir. Zira bireysel akil; tarih, teerübe ve açkin olanla sinirlandirilmiçtir. Bunun bir sonucu olarak da toplumun inça edicisi olarak degil, parçasi olarak kabul edilmektedir. Birey, toplumu var etmemekle birlikte toplum içinde var olmaktadir. însanlar güvenlik arayiçinda olan bagimli varliklardir. Toplum bu ihtiyaçlan karçilamaktadir. Toplumdan koparilamayan birey, onu besleyen sosyal gruplann(aile, arkadaçlar, meslektaçlar, vb.) bir parçasi olmak durumundadir.

Maistre, Lammenais, Müller gibi dü§ünürler, insan bedeni ile toplum arasinda bir benzeçim kurmuçtur. Buna göre insanin organlari arasinda bir i§ bölümü vardir ve bu içleyiç toplumda da meveuttur. Toplumun içindeki parçalar arasindaki iliçki çatiçmaci bir iliçki degildir. Burada uzlaçmaci, uyumlu bir baglilik ve iliçki söz konusudur. Toplum, içinde siniflan ve bazi sosyal gruplari banndirmaktadir. Bu similar veya sosyal gruplardan bir olmaksizin digeri içlevini yerine getiremeyeeektir. Muhafazakâr ögretiye göre insanin içinde bulundugu dünya ve düzen, mümkün olanlann en iyisidir. Bu sebeple toplumsal yapidaki eçitsizlikler, similar ve çeçitlilikler bu düzenin bir parçasi olarak görülmekte ve bunlan yok etmeye veya degiçtirmeye yönelik herhangi bir eylemde bulunulmamaktadir. Toplum anlayiçi hiyerarçi, otorite, devlet anlayiçiyla iç içe geçmiç vaziyettedir. Söz konusu iliçki aginda devlet ikincil konuma alinirken toplumsal kurumlar ön plana çikarilmiçtir. Burke'ün sivil toplum kuruluçlanm ve gönüllü kuruluçlari "kûçûk müfrezeler" olarak tammlamasi bu baglamda anlamlidir (Özipek 2011: 99).

Aile ise toplumun temel unsuru olarak görülmektedir. Saglikli bir aile, toplumun istikran için gereklidir. Bu sebeple aile korunmali ve gerek duyulursa gûçlendirilmelidir. Aile de organik bir yapi olmakla birlikte açk, sorumluluk, paylaçim gibi dogal dürtülerin bir ürünü olarak degerlendirilmektedir. Aym zamanda toplumsal degerlerin aktarimi, nesillerin devami, sosyalle§me gibi toplumun önemli i§levlerini yerine getirmesi bakimindan da önem taçimaktadir. Aile, aym çati altinda yaçamak demek degildir; kar§ilikli kan bagiyla kurulan, inançla geliçen, sevgi ile gûçlenen ideal bir kurumdur. Bu sebeple muhafazakârlar pornografi, kürtaj, ötenazi vb. gibi durumlara kar§i çikmakta; evliligin teçvik edilmesi ve ailenin korunmasini talep etmektedir (Vural 2011: 64).

2.6. Miilkiyet

Mülkiyet, muhafazakâr dü§ünürlerin üzerinde uzlaçtigi konulann baçinda gelmektedir. Hemen hepsine göre mülkiyet edinme ve onu koruma hakki, iyi bir toplum taniminin ilk çartidir. Mülkiyet toplumsal hayatta insana bir statü tesis etmekte ve toplumun bazi üyelerinin kendilerini geliçtirerek toplumu yönetecek seviyeye gelmesine olanak saglamaktadir. Burke'ün dü§üncesinde mülkiyetin korunmasi, sivil toplum hedeflerinin arasinda yer almaktadir. 1772'de parlamentoda yaptigi bir konuçmada Burke, "Insanlardan, toplumun onlarin korunmasi için kuruldugu yaçamlarini, özgürlüklerini veya mülklerini almak büyük

zorluk ve müsamaha gösterilemez bir tiranliktir" diyerek, mülkiyeti toplumun hedefi olarak belirlemiçtir (Canavan 2011: 12).

Nisbet, muhafazakâr mülkiyet teorisinde gûçlû bir Roma karakteristigi oldugunu belirtmektedir. Buna göre mülkiyet, insan ihtiyacimn cansiz hizmetçisidir ve her §eyin üzerinde insaniyetin bütün doga üzerindeki üstünlügünün koçuludur (Nisbet 2011: 80). Muhafazakârlarin mülkiyete bakiç açisi, yardima muhtaç olanlara ve fakirlere karçi kayitsiz kaldiklan anlamina gelmemelidir. Onlara göre aile, mahalle, kilise vb. çeyleri de içine alan gruplar, aym zamanda yardimlaçma için vardir. Buradaki yardim bürokratik bir yardim degildir. Zira Burke'e göre yardim devletin degil, tampon kurumlann görevidir (Nisbet 2011: 82). Nitekim bu kurumlar bireye devletten çok daha yakindir onu daha iyi anlamaktadir. Fakat söz konusu yardimlar simflari bertaraf etmeye yönelik degildir.

Mülkiyet aym zamanda insanlarda mülk edinme ve bunun için çaliçma hirsini beraberinde getirmektedir. Mülk sahibi oldugu oranda da baçkalarina bagimliligi azalmakta ve daha özgür bir haie gelmektedir. Toplumsal eçitlik gibi ekonomik eçitlik de muhafazakârlar için gerçekçi ve kabul edilebilir bir söylem degildir. Özel mülkiyet, aym zamanda devlete karçi bireyin kendi bagimsizligini ve güvenligini saglama almasi da ifade etmektedir. Muhafazakârlar için meçruiyetin tek kaynagi devlet degildir. Toplum hayatinda geleneklerin, içtihat hukukunun ve yerle§mi§ olan mülkiyet haklanmn önemli bir degeri vardir (Aktan 2007: 53).

Gerek siyasî muhafazakârlikta gerekse durumsal muhafazakârlikta mülkiyet hakki, özgürlükle birlikte degerlendirilmektedir. Özel mülkiyetin korunmasi özgürlüklerin güvence altma alinmasi olarak yorumlanmaktadir. Diger tarafitan siyasî muhafazakârlik için mülkiyet hakkinin varligi, devletleçme yerine sivilleçmenin artinlmasi anlamim taçimaktadir. Bu baglamda siyasî muhafazakârlik, kamulaçtirmamn karçisinda yer almaktadir. Devletin müdahalesi ise ancak mülkiyetin bireyler tarafindan digerleri üzerinde bir baski araci olarak kullanilmasi durumunda me§ru görülmektedir. Bir ideoloji olarak degerlendirildiginde muhafazakârligin mülkiyete yönelik yakla§imi, diger önemli ideolojilerden biri olan klasik liberalizm ile ortaklik göstermektedir. Fakat klasik liberallerin aksine, mülkiyet hakki bireyci mülkiyet hakki teorisine dayanmamaktadir; özel mülkiyetin önemi sosyal dengeye yaptigi katkiya dayanmaktadir (Aktan 2007: 53). Bu durumu muhafazakârlarin "mülkiyet hak degil sorumluluktur" ilkesi net bir çekilde açiklamaktadir. Bu ilkeye göre mülkiyet hakki, kiçinin kendine ait olanla diledigini yapabilecegi bir hak degildir; bilakis toplumun ihtiyaçlanyla sinirlidir (Aktan 2007: 53).

2.7. Ahlaki Düzen

Hem siyasî hem de durumsal muhafazakârlikta ahlak vurgusu büyük bir önem taçimaktadir. Muhafazakârlikta ahlaka atfedilen önem o kadar büyüktür ki muhafazakârligi ahlak ve ahlaki olanin geri çagnliçi olarak betimleyenler dahi olmuçtur (Genç-Coçkun 2015: 34). Dolayisiyla muhafazakâr olmanin aym zamanda

ahlaki bir konumlamçi da beraberinde getirdigini söylememiz mümkündür. Söz konusu ahlaki konumlamç ise kendini tarihsel sûreç içinde toplumsal varoluç formlannda açiga çikarmaktadir.

Aydinlanma ile birlikte insan merkezi konuma getirilmiç ve düzenin yaraticisi olarak tasarlanmiçtir. Burke, Aydinlanma'nin rasyonalist ahlak anlayiçma çiddetle karçi çikmiç ve insan aklinin yetersizligine, insanin kusurlu bir varlik olduguna dikkat çekmiçtir. Ona göre mevcut düzen, insan aklimn ve becerisinin çok üstündedir. Bu sebeple insan, hiçbir zaman tam olarak çôzemeyecegi esrarli geçek kar§isinda mütevazi olmak durumundadir (Burke 1977: 63'ten aktaran; Duman 2009: 17-18). Dolayisiyla Burke'e göre rasyonalist bir ahlak anlayiçi söz konusu degildir; bu dogrultuda akil ahlaki ilkelere müdahalede bulunmamalidir. Baçka bir deyiçle ahlaki normlar, bilinçli bir yapimi degil dogal bir oluçumu ifade etmektedir. Söz konusu "dogal anayasalar" muhafazakârlik çeçitlerinde farkli temellendirilmekle birlikte ortak bir vurguyu oluçturmaktadir. Maistre, dogal anayasanin yazili yasalardan üstün oldugunu belirtmiçtir. Ona göre her anayasa bir yaratiçtir ve her yaratiç insan kudretinin ötesindedir (Özipek 2011: 103-104).

Sonuç

Muhafazakârlik, geleneksel ve sosyal etmenlerin muhafaza edilmesini savunan politik bir baki§ açisini ve bireysel bir tavir aliçi ifade etmektedir. Üzerinde uzla§ilmi§ bir tammi olamamakla birlikte muhafazakârlik, iki temel yaklaçim üzerinden ele alinmaktadir. Bunlarm ilki muhafazakârligi bir siyasî ideoloji olarak degerlendirirken, ikincisi davramçlar dizisi, tavir ve tutum olarak kabul etmektedir. Birinci yaklaçimda muhafazakârlik, Fransiz Devrimi'nden sonra teçekkiil eden ve devrimin getirmiç oldugu modem ilkelere karçi çikan bir ideoloji olarak kabul edilmektedir. Ikinci yaklaçimda ise muhafazakârlik, kati doktriner içerige sahip olmayan davrani§ veya dünyayi algilama biçimini ifade etmektedir.

iНе можете найти то, что вам нужно? Попробуйте сервис подбора литературы.

Her iki yaklaçimin da kendi içerisinde bazi çikmazlari mevcuttur. Zira her ne kadar tammi üzerinde görü§ birligi bulunmasa da ideolojinin özellikleri arasinda insanlara sunulan bir ütopyanm varligi, üzerinde anla§ilmi§ bir konudur. Fakat muhafazakârligin insanlara sundugu bir ütopyasi yoktur. Nitekim bazi dûçûnûrler, bir ütopyasi olmadigi için muhafazakârligin ideoloji olarak kabul edilemeyecegini belirtmiçtir. Ayrica muhafazakârlik; liberalizm, sosyalizm veya façizm gibi ideolojilerde var olan keskin çizgelere sahip degildir. Her ülkede veya toplumda farkli muhafazakârlik varyasyonlanna rastlamak mümkündür. Bu durum muhafazakârligin ideoloji olarak ele alinmasini gûçleçtirmektedir. Diger taraftan muhafazakârligi bir tutum veya davrani§ olarak ele almak onu her toplumda var olan ve tam olarak ne zaman ortaya çiktigi belirlenemeyen bir unsur haline getirecektir. Bununla birlikte tutum ve davramçlar, içerisinde pek çok gündelik eylemi de barindirmaktadir. Böylece hangi davramçlann muhafazakâr olup hangilerinin olmadigi bir sorun olu§turacak; bu da muhafazakârligin tespitini daha zor haie getirecektir. Bu baglamda muhafazakârligin ana temalari, muhafazakârligi

anlama noktasinda kilit bir rol oynamaktadir. Gelenek, degi§im, din, devlet, otorite, aile, toplum, mülkiyet ve ahlaki düzen muhafazakârligm en önemli temalanm oluçturmaktadir. Siyasî ve durumsal muhafazakârligm bu temalara yaklaçimi büyük ôlçûde ôrtûçse de arada bazi kûçiik farkliliklar bulunmaktadir.

Gelenek, her çeyden önce toplumun kimligini ifade etmektedir. Bu baglamda hem siyasî hem durumsal muhafazakârlik için gelenek hayati bir öneme sahiptir. Ancak siyasî muhafazakârlikta gelenek, daha ziyade sosyal veya siyasi kurumlan temsil etmektedir. Durumsal muhafazakârlikta ise gelenek, daha çok toplumsal norm ve degerler olarak ön plana çikmaktadir.

Degiçime karçi ihtiyatli tutum, muhafazakârligm temel karakteridir. Fakat özellikle durumsal muhafazakârlik, degiçime yönelik tutum üzerinden açiklanmaktadir. Bu dogrultuda her ideolojinin kesin ilkeleri oldugu ve bu ilkelerin korunmaya çaliçildigi dü§ünüldügünde durumsal muhafazakârlik diger ideolojilere eklemlenebilmektedir. Baçka bir deyiçle siyasî muhafazakârlik bir ideolojiyi ifade ederken durumsal muhafazakârlik herhangi bir ideolojinin korunmasini ifade etmektedir. Bu haliyle durumsal muhafazakârlik söz konusu oldugunda sosyalist bir çahis da kapitalist bir çahis da muhafazakâr olarak adlandmlabilecektir.

Muhafazakârlikta devlet, otorite ve hiyerarçi kavramlan birbiriyle ilintili çekilde ele alinmaktadir. Muhafazakâr dü§üncede otorite; birey, tampon kurumlar ve devletin birbiriyle olan iliçkilerini belirlemede önemli bir role sahiptir. Hem siyasî hem de durumsal muhafazakârlikta toplumsal similar, otoritenin sonucu olarak görülmektedir. Otoritenin zorunlulugunu savunan muhafazakâr dûçûnceye göre toplum dogasi geregi hiyerarçik bir yapiya sahiptir. Bu sebeple sosyal eçitlik, baçarilamaz bir ideal olarak görülmektedir. Bu yaklaçim, siyasî muhafazakârligm "aristokrasi ideolojisi" olarak degerlendirilmesine sebep olmuçtur. Diger tarañan otorite vurgusu, siyasî muhafazakârligm otoriter veya paternalist olarak degerlendirilmesine yol açmiçtir.

Gerek siyasî muhafazakârlikta gerekse durumsal muhafazakârlikta mülkiyet hakki, özgürlükle birlikte degerlendirilmektedir. Özel mülkiyetin korunmasi özgürlüklerin güvence altma alinmasi olarak yorumlanmaktadir. Diger taraftan siyasî muhafazakârlik için mülkiyet hakkinin varligi, devletleçme yerine sivilleçmenin artinlmasi anlamim taçimaktadir. Bu baglamda siyasî muhafazakârlik, kamulaçtirmanin karçisinda yer almaktadir.

Aile, toplum ve ahlaki düzen hem durumsal hem siyasî muhafazakârlikta eçit derece öneme sahiptir. Her iki yaklaçim için de aile, toplumun yapi taçi degerlendirilmekte; toplum ise bireylerden olu§an bir bütün olarak degil organik bir varlik olarak görülmektedir. Her iki yaklaçimda da birey, toplum içinde var olmaktadir. Son olarak gerek siyasî gerek durumsal muhafazakârlikta Tanri, evren, doga, siyaset gibi alanlann hepsi ahlaki bir düzen üzerine inça edilmiç ve ahlaki bir konumlamçi gerektirmiçtir.

Genel olarak bakildiginda ise durumsal muhafazakarligin daha bireysel bir tavir ali§i; siyasi muhafazakarligin ise daha kurumsalla§mi§ bir du§unce sistemini ifade ettigini soylememiz miimkiindiir. Diger tarafitan durumsal muhafazakarlik, esasinda her toplumda var olan korumaci bir durtuyu ifade etmektedir. Bu anlamda Fransiz Devrimi ile ortaya fikan siyasi muhafazakarliktan 90k daha eskiye dayandigi afiktir. Bu durumda siyasi muhafazakarligi, zaten her toplumda farkli §ekillerde mevcut olan muhafazakar tutumun Fransiz Devrimi ile birlikte, devrime kar§i, orgutlu bir hal almasi ¡jeklinde degerlendirmek mumkiindur. Boylece durumsal muhafazakarlik, siyasi muhafazakarligin temel ve kavramsal ferQevesini olu§turan unsur halini alacaktir.

Kaynak^a

Akinci, Mehmet (2009). "Degi§ime Direni§ mi Yoksa Ihtiyatli Degi§imi Savunmak mi?" Aksaray Universitesi IIBFDergisi, 1 (1): 133-148.

Bakan, Selahaddin-Arpaci, I§il (2013). "Liberal Degi§im Siirecinde Donii§en ve Donii§tiiren Muhafazakarlik". Kahramanmara§ Sutgu Imam Universitesi ttBF

Dergisi. 2(2): 131-141.

Beneton, Philippe (1991). Muhafazakarlik. Qev. Ciineyt Akalin. Istanbul: Ileti§im Yayinlari.

Canavan, Francis (2011). "Edmund Burke'de Miilkiyet ve Hiikumet". Qev. Celaleddin Giingor. Muhafazakar Du^unce Dergisi. 7(27): 11-38.

Duman, Fatih (2009). "Evrensellik ve Tarihsellik Arasmda Edmund Burke: Ahlakin/Siyasetin Felsefi Temelleri". Muhafazakar Du§unce Dergisi. 5(19-20): 9-34.

Duman, Fatih (2011). "Muhafazakar Dii§iincede Devlet Kavrami Uzerine Ele§tirel Bir Degerlendirme". Muhafazakar Dii§unce Dergisi. 7(28): 33-63.

Duman, Fatih (2017a). "Durumsal Muhafazakarlik Anlayi§i Uzerine Teorik ve Ele§tirel Bir Degerlendirme". Hitit Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu

Dergisi. 10(2): 797-818.

Duman, Fatih (2017b). "Muhafazakar Dii§uncede 'Otorite' Anlayi§i". Milel ve Nihal Dergisi. 14(1): 135-159.

Erdogan, Mustafa (2004). "Muhafazakarlikta Ana Temalar". Liberal Dii^unce. 34: 5-9.

Ergil, Dogu (1986). Ideoloji. Ankara: S Yayinlari.

Feinberg, J. (1971). "Legal Paternalism". Canadian Journal Of Philosophy, 1(1): 105-125.

Gen?, Ernur-Co§kun, Tuba (2015). "Muhafazakärlik ve Türkiye MuhafazakärliklanmnBazi Halleri". Nigde ÜniversitesiÜBFDergisi. 8(1): 2740.

Harrries, Owen (2003). "What It Mean To Be Conservative". Policy Magazine. 19(2): 28-38.

Heywood, Andrew (2013). Siyasi Ideolojiler. Qev. Ahmet Kemal Bayram, Özgür Tüfek9i, Hüsamettin Ina?, §eyma Akin, Bugra Kalkan. Ankara: Adres Yayinlari.

Huntington, Samuel P (1957). "Conservatism as an Ideology". The American Political Science Review, 51(2): 454-473.

Kirk, Rüssel (2005a). "Muhafazakärlik Fikri". £ev. Bengül Güngörmez. Liberal Dü§ünce, 10(37): 137-143.

Kirk, Rüssel (2005b). "Süreklilik ve Degi§im". £ev. Faruk Qakir. Muhafazakär Dü^ünce Dergisi, 1(4): 11-26.

Mannheim, Karl (2004). Ideoloji ve Ütopya. Qev. M. Okyavuz. Ankara: Epos Yayinlari.

Meri?, Cemil (2015). Bu Ülke. Ankara: Ileti§im Yayinlan.

Mert, Nuray (2002). "Muhafazakärlar Neyi Muhafaza Etmeye Qali§ir?". Tezkire, 11(27-28): 72-77.

Mollaer, Firat (2009). Muhafazakärligin Iki Yüzü. Istanbul: Dergah.

Nisbet, Robert (2011). "Mülkiyet ve Hayat". Qev. Fatih Serenli ve Kudret Bülbül. Muhafazakär Dü$ünce Dergisi. 7(27): 80-93.

Oakeshott, Michael J (1991). "On Being Conservative". Rationalism in Politics and Other Essays. ed. Timothy Fuller. London: Liberty Press.

Özipek, Bekir Berat (2011). Muhafazakärlik: Ahl, Toplum, Siyaset. Istanbul: Tima§ Yayinlari.

§eyhanlioglu, Hüseyin (2014). "Siyasi Muhafazakarligin Temel ilkeleri". Muhafazakär Dü§ünce Dergisi. 10(40): 80-107.

Vural, Mehmet (2011). Siyaset Felsefesi Aqisindan Muhafazakärlik. Ankara: Elis Yayinlari.

Yilmaz Ceylan, Ay§e (2007). "Edmund Burke'ün Muhafazakär Dü§üncesinde Iyi Devrim Kötü Devrim Ayrimi". Muhafazakär Dü§ünce. 3 (11): 23-43.

i Надоели баннеры? Вы всегда можете отключить рекламу.