Ученые записки Таврического национального университета им. В. И. Вернадского Серия «Филология. Социальные коммуникации». Том 25 (64). № 3, ч. 1. 2012 г. С. 303-310.
УДК 811.11137 =512.161
TURKISH LANGUAGE AND WORD BORROWING PROBLEMS
Ozdemir D. A.
Таврический национальный университет имени В.И. Вернадского, г. Симферополь, Украина,
e-mail: [email protected]
The problem of languages contacts and linguistic borrowing, the place of Turkish language among other languages, the historical background of the formation of the Turkish languages vocabulary are decribed.
Key words: linguistics, languages contacts, Turkish, French, vocabulary, vocabulary of a language, the languages borrowing.
TCrkçe ve Ödü^leme problemi (2.bölüm)
Bugüne kadar ki yapilan çaliçmalarda genel olarak ele alinan ödü^lemeler, dilin en önemli problemi olarak, insanlar arasinda iliçkileri de içine alacak çekilde incelenmemiç olarak karçimiza çikiyor. TCrkçe oluçum süreci itibariyle çeçitli dillerle iliçki içine girdi ve kuçkusuz bunun dil üzerinde dönemler itibariyle az veya çok birtakim etkileri oldu. Degiçik yönleri itibariyle karçilikli etkileçim hala bugün de devam etmektedir. Bu etkileçimin gelmiç oldugu son durum tam olarak mercek altina alinmamiç olup problem güncelligini korumaktadir.
Amaç ve hedefimiz. Bu makalede, Türkiye ve Dünyada yer alan bazi Türk ve yabanci dilcilerin alintilar üzerine fikirlerine temas edip geçecegiz. Bunun yaninda yerküre üzerinde konuçulan dil çeçitliligine bakacak, alintilarin daha çok nasil kategorize edildigine yer verecek ve ödü^leme türleri üzerinde duracagiz. Daha da özelde Türk yazi dilinin tarihine kisaca deginip devri itibariyle ödü^lemeler hakkinda bilgi verilecek ve günümüzdeki duruma bakilacaktir.
Makalede §u yollar (metot) takip edildi. Konu incelenirken, kelimeler üzerine gözlemleme metodundan en baçta faydalanildi. Onlarin yazi içindeki pozisyonlari tasvir edilmeye çaliçildi. Alintilarin yogunlugu ve durumunun tarihsel ve karçilaçtirilmali halleri incelendi. Bunun yaninda konuya leksikolojik açidan bakilip, kartografik metotlar göz ardi edilmedi.
Divânü Lûgati't-Türk'te yer alan §u destani, M.Ö. 330'larda Türklerin Miveraünne-hir'de oturduklarini gösteriyor. Bu tarihlerde Miveraünnehir'e gelen iskender ordularinin Türkleri sikiçtirarak Altay daglarina çekilmelerine sebep olduklarini §u destanindan ögreniyoruz. Ancak yine bu destan, 22 Oguz boyu ile 2 Halaç boyunun doguya çekil-meyip eski yurtlarinda kaldiklarini belirtiyor. §u destaninin bize ögrettigi bir önemli husus daha var: Motun'dan (Mete'den) 120-130 yil önce Oguz boylari mevcuttu. Bu boylar da Oguz Kagan'in çocuklarindan türedigine göre Oguz Kagan, Motun'dan yüzlerce, hatta binlerce yil önce yaçamiç olmaliydi. Belki de Türklerin mitolojik atasiydi. Ama sonra, nesilden nesile aktarilarak durmadan zenginleçen destan, Motun'un yaptiklarini da Oguz Kagan'a mal etti. i§te bu tarihin çafagindaki ilk Türk atasi Oguz Kagan, belki de milâttan birkaç bin yil önce, Kafkaslari açarak Anadolu, Suriye ve Misir'a seferler yapmiçti. Bir
yandan da Hind'e, kuzeyin buzlu ülkelerine ve Mogolistan'a kadar uzanmi§ti. Re§ided-din'in Cämiü't-Tevärih'inde ve Ebülgazi Bahadir Han'in §ecere-i Teräkime'sinde yer alan Oguz Kagan, Türklerin bütün asirlarda yayildiklari alanlarin adeta destana yansimi§ bir ifadesidir. Bu haliyle Oguz Kagan, Türk milletinin §uuru altindaki ülkünün de timsalidir.
M.Ö. 220'lerde Tuman ve Motun'la birlikte, tarihimizi hemen hemen kesintisiz olarak takip edebildigimiz ?aglara giriyoruz. Motun (Mete), £in fagfuruna yazdigi bir mektupta "Kuzeydeki yay ?eken bütün kavimleri birle§tirdim" diyordu. Bu, Man?urya'dan Kafkaslarin kuzeyine kadar olan bir alani kaplasa gerektir. Ancak biz, Kafkaslarin ve Karadeniz'in kuzeyi ile Balkanlardaki Türk tarihini M.S. 370'lerden itibaren takip edebil-mekteyiz. Kafkaslar, Karadeniz'in kuzeyi ve idil-Ural hi? olmazsa bu tarihten itibaren, bugüne kadar, kesin §ekilde Türk yurdudur.
Balkanlar ve Orta Avrupa 4. yüzyilin sonundan itibaren Türkleri tanir. Hun, Bulgar, Avar, Kuman, Uz, Pe?enek Türkleri buralarda asirlarca hüküm sürerler. 14. yüzyilin sonlarinda ise Osmanli Türkleri ile Balkanlar Türk yurdu olur. Kuzey Afrika'daki Türk häkimiyeti de 16. asirdan 18. asra kadar uzanir [14, 21-22].
Dilimizin yazili vesikalari ancak Göktürklere kadar uzanmaktadir. Son zamanlarda Orta Asya da, M.Ö. dördüncü asra ait Türk?e birka? cümlenin yazili bulundugu bazi malzemeler ele ge?mi§se de bunlar üzerindeki ara§tirmalar henüz devam etmektedir [14, 25].
Türk dilinin ilk yazili metinleri 8. yüzyilda Orhun abideleriyle ba§lar. 8. asirdan öneki dönem bugün i?in karanlik dönemdir. Ara§tiricilar, 6. yüzyildan geriye dogru milät yillarina kadar olan döneme Ana Türk?e (Proto-Turkic), milättan önceki döneme ilk Türk?e (Pre-Turkic) adlarini verirler. Bu devirlere ait hi?bir metin elimize ge?memi§tir. £uva§ ve Yakut leh?eleri asil Türk?eden bu dönemlerde ayrilmi§lardir. Elimizde metin bulunmayan dönemlerde ayrildiklari i?in Türk dilinin bu kollarina "leh?e" adini veriyoruz. Bu leh?elerden £uva§?a, tarihteki Bulgar Türklerinin dili olmu§tur. Bulgar Türk?esinden, idil Bulgarlarina ait mezar kitabeleri hari? bugüne intikal eden metin yoktur. £uva§?a ve Yakut?a, asirlar boyunca sadece konu§ma dili olmu§, ancak son asirlarda yazi dili haline getirilmi§tir. Bu yüzden, yani yazili metinleri olmadigi i?in £uva§?a ve Yakut?anin, Türk dilinin tarihi geli§me seyri i?indeki macerasini takip edemiyoruz.
8. yüzyildan, hatta birka? kü?ük metinle 7. yüzyildan itibaren, yazili metinlerden takip edebildigimiz Türk?e ise 13. asra kadar tek bir yazi dili olarak geldi. Köktürk, Uygur ve Karahanlilari i?ine alan bu döneme Eski Türk?e adi verilir. Eski Türk?e döneminde hangi boya mensup olursa olsun bütün Türkler ayni yazi dilini kullanmi§lardir [14, 27].
Köktürk, Uygur ve Karahanli devri eserleri arasinda gramer yapisi bakimindan ?ok kü-?ük bir iki fark di§inda hi?bir degi§iklik yoktur. Uygur ve Karahanli eserleri arasinda sadece kelime hazinesi bakimindan önemli bir fark vardi. Uygur eserlerinde Sanskrit?eden girmi§ veya Türk?eden yaratilmi§ bulunan Budizm ve Manihaizmle ilgili kelimeler; Karahanli eserlerinde Arap?a ve Fars?adan girmi§ veya Türk?eden yaratilmi§ Müslümanlikla ilgili kelimeler vardi. Bunlar di§indaki kelime kadrosu da yine ortakti [14, 28].
Eski dilleri eski metinlerden ögreniyoruz. Türk?enin elimize ge?en en eski örnekleri de 7'nci yüzyil sonlarindan geliyor. Bu zamandan 13'ncü yüzyil ba§larina, yani Mogol istiläsina kadar olan devrin Türk?esine Eski Türkge diyoruz [8, 77].
Eski Türk yazi dili bu devirde ü? ayri bölgede ayri dinlere mensup Türkler tarafindan ?e§itli yazilar kullanilmak yoluyla meydana getirilmi§tir.
304
1. Köktürkge: 7'nci yüzyil sonlanndan, yani ikinci Köktürk Devletinin kurulu§undan bu yana mezar ta§i yazitlarina rastliyoruz. Bunlar Tunyukok, Költegin ve Bilge kagan anitlarinda büyük tarihi belgeler ölfüsünü aliyor.
Köktürk yazisi ta§, bazen da aga? üzerine yazilan runik bir yazidir. Türklerin kendi icatlari olmalidir. 8. ve 9 yüzyillarda yaygindir. Yazitlar ba§lica Yukari Yenisey, Orhon ve Tala§ bölgelerinde bulunmu§tur. Köktürkge oldukfa geli§mi§ bir yazi dili görünü§ündedir.
2.Uygurca: Köktürk ve Maniheist yazilarini da kullanmi§ olan Uygurlar 9 uncu yüzyildan bu yana Dogu Türkistan'da en ?ok Uygur yazisi dedigimiz bir yaziyla daha geni§ bir yazi dili yaratmi§lardir. Bunlarin foklugu Budizm'e ait dini eserlerdir. Edebi, tibbi eserler ve ?e§itli yazili belgeler de bulunmu§tur. Bu devirde ^inceden ve Sanskritfe-den Uygurcaya birgok feviriler yapilmi§ oldugu görülmektedir. Budist olan Uygurlarin yazi dili 14 üncü yüzyila kadar sürer.
3. Karahanlica: 10 uncu yüzyilda Müslüman olan Karahanlilar Ka^gar, Balasagun ve Yedisu bölgelerini ifine alan bir devlet kurdular. Sonra Fergane ve Nehir Ötesi §e-hirlerini de alirlar. Bunlar bir Müslüman Türk edebiyati meydana getirmi§lerdir. Kur'an gevirisi, Kutadgubilig, Aybetülhakaik bu devrin eserlerindendir. Divanü Lügatittürk bu Türkfe'nin sözlügüdür. Bunlar da önce Uygur yazisiyla yazmi§lar, sonralari Arap yazisini da kullanmaya ba§lami§lardir.
Üf ayri yazi diline ait gibi görünen bu eski dil yadigärlari incelendikfe görülmü§tür ki hepsi ayni lehfenin ürünleridir. Aralarinda ancak agiz farklari vardir. Yazi degi§ik-ligine, bölge, din ve kültür ayriliklarina ragmen de bunlar birbirinin, yani ayni yazi dili geleneginin az ?ok devamidirlar. Bu sebeple bunlari Eski Türk yazi dili adi altinda toplay-abiliyoruz [8, 80].
Décsy, Proto Türkfede ödün? 313 kelimeden bahsetmi§tir [11, 90]. Bu kelimeler onun verdigi Proto Türkfe-ingilizce kelime listesinde yer almayan kelimelerdir. Ödün? alinan diller arasinda Mogolca zikredilmemi§tir. Bu demektir ki; Décsy'ye göre henüz Proto Türkfe faginda bir Türk-Mogol kelime ali§veri§i, en azindan Mogolcadan Türkfeye, görülmemektedir.
1. Sanskritfe ödün? kelimeler 166 adet
2. Eski Türkfedeki iranca ödün? kelimeler 28
3. Eski Türkfedeki £ince kelimeler 85
4. Eski Türkfedeki Sogdfa kelimeler 28
5. Eski Türkfedeki Suriye diline ait ödünflemeler 4
6. Eski Türkfedeki Toharca kelimeler 2
7. Eski Türkfedeki Sakaca kelimeler 1 [15, 455].
Gyula Décsy, fali§masinda Ana Türkfe döneminde Türkfenin söz varligi üzerinde de durmu§tur. Décsy, Ana Türkfenin kelime hazinesini 3.400 kelime olarak hesaplami§tir. Ona göre bu sayi ayni dönem diger dillerin kelime hazinesine göre oldukfa zengindir. £ünkü M.Ö. 4000 ile 3000 yillari arasinda Ana Türkfede (Old Turkic / Proto Turkic) 3.400 kelime mevcut iken Ana-Ural (Proto-Uralic) dilinde 500, Ana-Fin-Ugor (Proto-Finno-Ugric) dilinde 1.200, Ana-Hint-Avrupa (Proto- Indo-European) dilinde 2.400 kelime mevcuttur. M.S. 800'lerde Ana-Slav (Proto-Slavic) dilinde 2.000 ve M.S. 500'lerde Ana-German (Proto-Germenic) dilinde ise 1.800 kelime mevcuttur [11, 10-11; 15, 456].
305
Türklerin, 13 yüzyillik edebi dil örnekleri kuzeydoguda tabiat dininde ve Gök Türk yazisi ile kuzeybatida Hiristiyan dininde ve Nasturi yazisi ile güneydoguda Buda dininde, Sogd, Uygur ve Pali yazisi ile Mani dininde Mani ve Uygur yazilari ile ve daha sonra Islam dininde, Arap yazisi ile yazilmi§tir [17, 532]. Gerek yabanci muhitlerin tesiri ile gir-mi§ olan dinler ve gerek yabancilardan alinarak kismen Türk dili hususiyetlerine göre deg-i§tirilmi§ olan alfabeler, daima ayni dilin yazi ifadesi olarak kullanilmi§ ve bu kültürlerden alinmalari zaruri olan bir kisim kelimeler haricinde, yazi dilinde hi?bir degi§iklik vücuda gelmemi§tir. Aslinda birbirinden ?ok farkli olan bu yazi vasitalari Türk muhitine girince, Türk'ün ananesini almak ve imlälarina varincaya kadar umumi vaziyete uymak mecburi-yetinde kalmi§lardir [7, 60].
Eger Köktürk yazitlari incelenecek olursa bu metinlerde yabanci ögelerin sayisinin pek az oldugu görülür. Dile ^inceden giren kunguy 'prenses', senün 'general', totok 'askeri vali' gibi unvanlarin ve kimi yer adlarinin di§inda ancak taluy 'deniz1 sözcügü ve kimi ya-zarlarca £ince kökenli oldugu ileri sürülen birka? sözcük bunlardandir. Kendi yaptigimiz sayima göre (bkz. Aksan 1977 b, 344-347) bu yapitlarda yabanci sözcüklerin orani % 1'in altindadir [3, 126; 6, 45].
Türklerin, yerle§ik ya§ama ge?tigi Uygur döneminde §amanizm'in yani sira Budizm, Maniheizm, hatta Hiristiyanligi kabul ettikleri görülmekte, bu dönemden elimizde pek ?ok kaynak bulunmaktadir. Uygurlardan günümüze, dinsel metinlerden masallara, bitkiyle tedaviden fal kitabina kadar degi§ik konularla ilgili metinler ula§mi§ olup bunlar i?inde Sanskrit'ten, £inceden, Sogdca'dan ve daha ba§ka dillerden alinmi§ sözcükler ge?mekte, ancak bunlarin orani yine Aksan'a göre % 2 ile % 5 arasinda degi§mekte, kimi yerlerde % 12'ye kadar ?ikmaktadir. [Aksan 2007: 116].
Uygur dönemi Türk?enin, pek ?ok türetmeyle sözvarligini geli§tirdigi bir evredir. Bir yandan Türk?e kök ve eklerden türetilmi§ bir?ok yeni sözcükle kar§ila§ilirken bir yandan da yabanci kavramlarin dilde anlatim bulmasi i?in yeni türetmeler ve ?eviri sözcüklerin olu§turuldugu görülmekledir. Burada, özellikle dinsel metinlerden Uygurlarcaya giren ögelere birka? örnek vermek istiyoruz:
Sogdca'dan Türk?eye giren tamu 'cehennem', yine Sogdcadan gelme gak§apat 'dinsel akide' ve "bir [3, 126] ay adi . Sanskrit?eden Toharcaya, oradan Uygurcaya giren agari "üstat, ögretmen", Sanskrit kökenli paramit 'erdem', £inceden alinan toyin 'rahip', titsi 'ögrenci' bunlardan birka?idir [3, 127].
Eski Türk?e pek az sayida yabanci alinti kelime kabul etmi§ olmakla birlikte zengin bir ari dil kelime dagarcigina sahiptir. Kelime yaratma gücüde geli§mi§tir. Türkler tarih boyunca hep häkim ulus olarak ya§adiklanndan hakim dil baskisi görmemi§ler ve konu§mada dillerinin temel kelime varligini korumu§lardir. Dilimize yabanci kelimeler hep farkli veya ileri teknik veya kültür kelimeleri olarak girmi§ olup bunlarinda ?ogu yazi dilinde kalmi§tir.
Hunlardan gelen uluslar Avrupa-Asya kitasi üzerinde pek uzun mesafelere yayilmi§ olduklarindan Türk (Hun) dilleri farkli dillerden etkilenmi§lerdir. Türkler Müslüman ol-mazdan önce ba§lica £in ve Hint-Avrupa dillerinden kelimeler aldilar. Fakat Eski Türk-?ede, Dogu Türk?esi alaninda rastlanan daha ?ok din ve yönetim hayatina ait yabanci ke-limelerden pek az bir kismi Eski Oguzcaya ge?mi§ görünüyor.
Leh?emizde bu en eski, kimi dolayli alinti kelimelerden kalan yadigärlar sayilidir. Bildigimiz kadar:
306
Sanskritçeden bal, Yunancadan bez, Çinceden inci, Orta Irancadan çeker, kürküm (safran), Orta Farsçadan bag, kamu, Sogutçadan kadin, kâgit, Sakacadan don (giysi), Tohar-cadan küncüt (susam) gibi.
Dogu Tûrkçesi daha çok dogudan, Çinceden etkilenirken Bati Tûrkçesinin öteden beri daha çok batidan kelimeler aldigi anlaçiliyor. XI yüzyilda Kaçgarli Oguzcanin bir de-receye kadar Farsça etki alanina girmiç oldugunu belirtir. Bu zamanda iki lehçe arasindaki farkli kelimelerden bir takimi zaten daha eski zamanlarda Hint-Avrupa dillerinden Oguz-caya gelmiç olmalidir :
bal / ari yag, getük / mu$ (kedi), kent / balik, pamuk / yün, aftabi / kumgan (bakir gügüm), saxt / üstem (kakma, içleme) gibi [9, 142].
Yabanci kültürlerle siki iliçkilerin kuruldugu, §amanizm'in yani sira Buda, Mani ve Hiristiyan dinlerinin benimsendigi Uygurca evresinde ise, özellikle dinsel kavramlari karçilamak, degiçik dinlerin metinlerini TCrkçeye aktarmak üzere pek çok türetmeler yapildigi halde, alinma sözcüklerin de birden arttigi görülür.
islamligin kabul edilmesinden (X. yüzyil) sonraki ilk dönemde ve Anadolu da geliçen Türk yazi dilinin ilk evresinde Arapça ve Farsça ögelerin sayisi yüksek degildir; baçlangiçta bir bölüm TCrkçe ögelerin, yabancilariyla bir arada yaçamakta oldugu görülür. Ancak Anadolu da geliçen yazi dilinde, XIII. yüzyildan sonra Arapçanin, özellikle yazim kanaliyla da Farsçanin etkisi durmadan artar; XVI.-XVII. yüzyildan sonra daha büyük oranda yabancilaçma görülür. Cumhuriyet dönemine kadar süren bu gidiçin sonucunda Osmanlica adi verilen, TCrkçe, Arapça ve Farsça kariçimi bir yazi dili yerleçir [6, 45].
Çagdaç bilim ve teknigin ba§ döndürücü ilerlemeleri, hemen her gün gerçekleçtirilen yenilikler, yapilan buluçlar, ortaya atilan öneriler, durmaksizin yeni yeni kavramlar, yeni yeni nesneler yaratiyor. Bu kavram ve nesneleri belirtmek için geleneksel terimlerle yetinmek olanaksiz. Onun için boyuna yeni kelimeler yapiliyor: türeten türetene, bileçtiren bileçtirene. Fen dallari da, insan bilimleri de bu güçlü, bu gitgide hizlanan akimin etkisi, hatta baskisi altinda. Eski biçimlere yeni anlamlar yüklendiginde de bu hareketli görünüm degiçmiyor: çünkü dilbilim açisindan biçim yeniligiyle anlam yeniligi arasinda nitelik yönünden bir ayrim yapilamaz; bunlarin her ikisi de ayni baçlik altinda toplanir.
Bilim ve teknikte ileri gitmiç uluslarin dillerinden yeni kelimeler bazen olduklari gibi baçka dillere aktariliyor, bazen de, anadillerine saygili bilim adamlarinca ikinci dilin öz kaynaklariyla karçilanmaya çaliçiliyor [22, 93].
Bilim ve uygulayimin ba§ döndürücü bir geliçme gösterdigi bir çagda yaçamaktayiz. Bu geliçmeye koçut olarak, bildiriçim gereksinimlerinden kaynaklanan terimsel etkinlikler, özellikle de terim üretimi ve buna bagli çeçitli çaliçmalar ba§ka hiçbir çagda görülmeyen bir yogunluga ulaçmiç bulunuyor. Hem ayni dilsel topluluktaki bireyler, hem de degiçik diller kullanan topluluklar arasindaki bildiriçim eyleminde beliren terim gereksinimini gidermek için alinan önlemler, belli bir toplumsal çevrede ortaya çikan yeniliklerin, yapilan buluçlarin o çevrede oldugu gibi baçka dilsel topluluklarda da yol açtigi adlandirma eylemi ivedi çö-zümler gerektiren birincil nitelikli sorunlar arasinda yer almaktadir. Gerçekten de, özel bir bilgi ya da etkinlik alanina, bir bilim ya da uygulayim dalina özgü sözcükler uzmanlar arasinda etkin bir bildiriçim saglayici temel ögeler oldugundan, bilim ve uygulayimdaki geliçimler yeni bir bilim dalinin dogmasina yol açmiçtir [22, 195].
307
Özel terimlerde görülen hizli yenilenmenin yani sira genel dilin sözlük kesiminde karçilaçilan gûçlû degiçim ve yaratim sürecine yol açan nedenler arasinda kuçkusuz uluslararasi içbirliginin, yeni bir uygarlik biçimine yöneli§in payi büyüktür. Her dilin her döneminde degiçimler oldugu bir gerçektir. Ne var ki günümüzde, söz konusu süre9 son derece hizlanmiçtir. Sözcük üretimindeki yogunluk Turkçede oldugu gibi çagdaç uygarliga açik öbür dillerde de ilgi çekici bir açamaya ulaçmiç bulunuyor. Bir "sözcük patlamasi" çaginda yaçadigimizi söyleyebiliriz [22, 196].
Dil degiçmelerine neden olan en önemli etkenlerden birisi dili degiçik konuçan kiçi ya da kiçilerin toplumsal konumudur. Hangi nedenle olursa olsun (örnegin ister yanliç yaptigi için, ister degiçiklik yaparak ilgi çekmek için) bir konuçucu bir dilde bazi çeyleri farkli söylemeye baçladiginda, eger söz konusu kiçi çevresinde önemli bir toplumsal konum-daysa o konuçucunun dil tutumu çevredeki degiçik konuçucular tarafindan taklit edilmeye baçlanir. Eger degiçikligi yapan katman toplumsal olarak önemli görülen bir katmansa bu yeni kullanim giderek tüm dilsel topluluga yayilir, iste o zaman genel dilde degiçiklik ortaya çikar. Günümüzde bu, televizyonun etkisiyle eski dönemlere oranla çok daha büyük bir hizla gerçekleçmektedir [16, 63].
Dil degiçmeleri dil modalari diçinda o dilin konuçucularinin dünyalarinin degiçmesiyle de gerçekleçir. Konuçuculann dünyasinin degiçimi, dogadaki, teknolojideki, dü§ünce yapisindaki degiçmeleri içerir. Bütün bu degiçmeler dile de yansir. Doganin degiçmesi ve bunun gözlem-lenmesi рек çok yeni kavramin oluçturulmasina ve dile yansitilmasina, yani yeni sözcüklerin oluçturulmasina yol açmiçtir. Teknolojik degiçmeler nedeniyle de hem dünya degiçir, hem de pek çok yeni sözcük oluçturulur. Ama aslinda tüm bu degiçmelerin temelinde dü§ünsel degi§-meler yatar. Çünkü dogayi gözlemleyip çözümlemek de, teknolojiyi geliçtirmek de hep dü§ünmeye dayanir. Dilsel topluluk bilimsel çaliçmalar yapan, yazinsal metinler üreten ve bu yolla sürekli yeni bilgiler edinen, dü§ünceler, kavramlar geliçtiren bir topluluksa, o dilin yalnizca söz varligi degiçmez, dilbilgisi ve metin yapisi da degiçir.
ileriki yüzyillarda, Avrupa ülkeleri bilim dünyasina ve bu nedenle teknolojiye ege-men olmaya baçlayinca, italyanca ve Fransizcadan sözcükler alinmiçtir [16, 64].
Türklerin batiya açilmalari sonucunda en çok iliçkide bulunulan ülke Fransa oldugu gibi, bati dillerinden alinma ögelerin baçinda da Fransizca kökenli sözcükler gelir. Özel-likle Tanzimat'tan sonra kendini belli etmeye baçlayan Fransizca etkisi yazin, bilim ve teknik konularindaki çeviriler, çeçitli ögretim kurumlarindaki ders kitaplari ve basin araciyla dilde birçok Fransizca ögenin yerleçmesine neden olmu§, özellikle toplum içindeki aydin kesimle varliklilarin Fransizcaya olan egilimi, etkinin g^lenmesini hizlandirmiçtir. Alintilar; %imendifer (ehemin de fer), tren (tren), vapur (bateau a vopeur'den kisalarak), kamyon (camion), otomobil gibi, teknige iliçkin ögelerden ba-çlayarak kanape (canape), gardrop (garde-robe), vestiyer (vestiaire), panjur (abat-jour'dan bozulma) gibi eçyaya, giyim kuçama, yiyecek içeceklere, mersi (merci), konfer-ans, (conference), direktör, (directeur) sekreter (secretaire) gibi degiçik kavramlara, kisacasi maddi ve manevi kültürle ilgili hemen bütün kavram alanlarina uzanan Fransizca etkisi yalnizca sözcüklerde kalmamiçtir. Ayni zamanda çeviri ögelerin yani sira anlam etkilenmeleri de olmuç, çeçitli anlatim biçimleri, Türkçeye yansimiçtir [6, 46-47].
Arapça ve Farsçadan sonra, ana dilimizi en çok etkilemiç dil, Fransizcadir. Özellikle Osmanlinin son zamanlarda Avrupa ile iliçkiler genellikle Fransa kanaliyla gerçekleç-
308
miçtir. Fransizcanin etkisi yazin alaninin yani sira hukuk, siyaset ve çeçitli bilim alanlarinda da görülmeye baçlanmiç, birçok terimin yaninda bati yaçaminin ve dü§üncesi-nin özellikle varlikli ve aydin kesimlerdeki yansimasiyla günlük yaçama iliçkin pek çok sözcük Türkçeye girmiçtir [4, 120].
Avrupa'yla iliçkiler daha çok Fransizca kanaliyla gerçekleçmiç, 1839 Tanzimat Fermani'ndan sonra her alanda oldugu gibi yazin alaninda da Fransa'yla kurulan bu iliçkiler bilim terimlerinden günlük yaçam kavramlarina kadar pek çok ögenin Fransizcadan aktarilmasina neden olmuçtur. Günlük yaçamda geçen abajur (Fr. abat-jour'dan, panjur (yine Fr. abat-joiir'dan), gi§e (Fr. guichet), büfe (Fr. buffet), kanape (canape), gardrop (gardc-robe), gazoz (eau gazeuse'den), kürdan (cure-dent), tren, vapur (bateau â vapeiir "buharli gemi'den kisalma), bagaj (bagage), buket (bouquet), dekor (decor), fren (frein), kalorifer (calorifere), kartvizit (carte visite), konserve (conserve), makyaj (maquillage). restoran (restaurant) gibi sözcüklerin sayisi yüzleri geçmektedir. Bunlara, degiçik alanlardan bilim ve teknik terimlerini de eklemek gerekir ki, çogunlugu Latince ve Yunanca kökenli olan bu ögeler de hep Fransizca kanaliyla dile girerek yer-leçmiçtir. Bugün de hâlâ ingilizcenin bütün dünyadaki etkisine karçin birçok yabanci, kavramin Fransizca karçiliklari dilde yerleçik olarak kullanilmaktadir. Bunlardan birkaç örnek vermekle yetinecegiz: alternatif, aktüalite, amortisman, burjuva, delegasyon, de-valüasyon, envestisman, federasyon, frigorifik, hipertansiyon, kapitülasyon, kordiplo-matik, meteoroloji, organizasyon, provokatör, radyoaktif, santrifüj. standardizasyon, transformatör, ütopik, veteriner [3, 132].
Sonuç olarak diyebiliriz ki her dil §u veya bu çekilde birbirleriyle aliçveriçe girer. Bunlara engel olmak demek bu dünyanin diçinda her hangi bir yerde yaçamak demektir. Oda olmayacagina göre alacagimiz kelimelere Türk dil tarihin derinliklerinden Türkçe karçiliklar bulmali. Bu gerçekleçtirilemedigi takdirde dilimizin gramer, leksikolojik ve morfolojik yapisina uydurularak kelimeler alinmalidir.
Daha sonraki yapilacak çaliçmada alintilarin yukarida zikredilen leksikolojik ve morfolojik yapisi ele alinacaktir.
Bibliyografya
1. Ahanov, Kaken. Dil bilimin Esaslari / Kaken Ahanov.- Ankara: TDK Yayinlari, 2008.- 464 s.- ISBN 978-975-16-2085-9
2. Aksan, Dogan. En Eski Tûrkçenin izlerinde / Dogan Aksan.- istanbul: Multilingual Yayinlari, 2003.160 s.- ISBN 975-6542-30
3. Aksan, Dogan, Tûrkçenin Söz Varligi / Dogan Aksan.- Ankara: Engin Yayinevi, 2004.- 250 s.- ISBN 975-7287-89-X
4. Aksan, Dogan, Türkiye Tûrkçesinin Dünü, Bugünü, Yarini / Dogan Aksan.- Ankara: Bilgi Yayinevi, 2007, 184 s.- ISBN 975-494-910-7
5. Aksan, Dogan, Her Yönüyle Dil / Dogan Aksan.- Ankara: TDK Yayinlari, 2009.- C 1, 162 s.- ISBN ISBN 975-16-0975-5
6. Aksan, Dogan, Her Yönüyle Dil / Dogan Aksan.- Ankara: TDK Yayinlari, 2009.-C 3.- 244 S.- ISBN ISBN 975-16-0975-5
7. Arat, Reçit, Rahmeti. Türk Milletinin Dili / Reçit Arat / Türk Kültürünü Araçtirma Enstitüsü .- Ankara: Türk Dünyasi El Kitabi.-2. Cilt, 1992.- 632 s.- ISBN ISBN 975-456-049-8
8. Banguoglu, Tahsin. Eski Turkçe Üzerine / Tahsin Banguoglu // Türk Dili ve Edebiyati Dergisi, 1964.-S. 77-84
9. Banguoglu, Tahsin.Türk9enin Grameri / Tahsin Banguoglu.- istanbul: Baha Matbaasi, 1974.-630 s.
10. Balkan, Özcan. Insan Dilinin Doguçu / Özcan Balkan // TDAY Belleten.- Ankara, 1968.- S. 143-156
309
11. Decsy, Gyula. The Turkic Protolanguage: a Computational Reconstruction / Gyula Decsy.- Indiana: Eurolingua Yayinlari, 1998.-216 s.- ISBN ISBN 0931922429
12. Demir, Nurettin. Popüler Dil Tarti^malarina Dil lli§kileri Afisindan Baki§ / Nurettin Demir // Cum-huriyetimizin 80. Yilinda Türkfemiz.- Ankara: Anafev Yayinlari, 2003.- 168 s.- ISBN ISBN 978-9757306979
13. Durak, Mustafa. Terimden Anlama Dilbilim / Mustafa Durak.- Istanbul: Multilingual Yayinlari, 2005.-128 s.- ISBN ISBN 975-6542-55-2
14. Ercilasun, Ahmet, Bican.Türk Dünyasi Üzerine Incelemeler / Ahmet Bican Ercilasun.- Istanbul: 1992.- 311 s.- ISBN 975-3380003
15. Ersoy, Feyzi. Türk Mogol Dil lli§kisi ve Quva^fa / Feyzi Ersoy : Doktora Tezi.- Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.- Türk Dili ve Edebiyati.- Ankara, 2008.- 718 s.
16. Huber, Emel. Dilbilime Giri§ / Emel Huber. -Istanbul: , Multilingual Yayinlari, 2008.-336 s.- ISBN 975-6008-53-9.
17. Isen, Mustafa. Ba^langiftan XVIII. Yüzyila Kadar Türk Edebiyati / Mustafa Isen // Türkler.-Ankara: Yeni Türkiye Yayinlari, 2002.- S. 532-572.- ISBN 975-6782-33-1
18. Johanson, Lars. Structural Factors in Turkic language Contacts / Lars Johanson.- London and New York: Taylor&Francis publication, 2002, 186 s.- ISBN 978-0700711826
19. Karaagaf, Günay. Dil, Tarih ve insan / Günay Karaagaf.- Ankara: Akfag Yayinlari, 2005.-255 s.-ISBN 975-3384157
20. Porzig, Walter. Dil denen mucize / Walter Porzig . - Ankara: TDK Yayinlari, 2011.- 276 s.- ISBN 975 - 16-0718-3
21. Toklu, M., Osman. Dilbilime Giri§ / Osman Toklu M.- Ankara: Akfag Yayinlari, 2011.-184 s.-ISBN 978-975-338-472-8
22. Vardar, Berke Dilbilim Yazilari / Berke Vardar.-lstanbul: Multilingual Yayinlari, 2001, 216 s.-ISBN 975-7262-91-X
Оздемир Д. А. Турецкий язык и проблема языковых заимствований / Д. А. Оздемир // Ученые записки Таврического национального университета имени В. И. Вернадского. Серия «Филология. Социальные коммуникации». - 2012. - Т. 25 (64), № 3, ч. 1. - С. 303-310.
В статье рассматривается проблема языковых контактов и языковых заимствований, место турецкого языка среди других языков мира, исторические предпосылки формирования словарного состава турецкого языка.
Ключевые слова: лингвистика, языковые контакты, турецкий язык, французский язык, лексика, словарный состав языка, языковые заимствования.
Оздемiр Д. А. Турецька мова i проблема мовних запозичень / Д. А. Оздемiр // Вчеш записки Тавршського нацюнального ушверситету iменi В. I. Вернадського. Серш «Фшологш. Сощальш кому-нжацп». - 2012. - Т. 25 (64), № 3, ч. 1. - С. 303-310.
У стат розглядасться проблема мовних контакпв i мовних запозичень, мюце турецько! мови серед шших мов свпу, юторичш передумови формування словникового складу туренько! мови.
Ключовi слова: лiнгвiстика, мовш контакти, турецька мова, французька мова, лексика, словни-ковий склад мови, мовш запозичення.
Поступила в редакцию 03.09.2012 г.
310