Cilt: 3, Sayi: 2, 2020
Vol: 3, Issue: 2, 2020
Sayfa - Page: 261-276
E-ISSN: 2667-4262
iThenticate*
X Professional Plagiarism Prevention
MAKBER VE MEZARLIK §IIRLERINDE ÖLUM VE ÖTESI
DEATH AND BEYOND IN MAKBER AND MEZARLIK POEMS
Abdulhakim TUGLUK*
MAKALE BILGISI
ÖZET
|g| Geliy. 15.10.2020 s/Kabul: 16.12.2020
Anahtar Kelimeler:
Ölüm, Makber, Mezarlik, Abdülhak Hamid, Mehmet Äkif.
Aragttrma Makalesi
Abdülhak Hamid'in Makber adli §iiri, Türk edebiyatinda ölümün i§lenmesi bakimindan bir milat olmu§tur. Abdülhak Hamid'in ba§ina uzun bir mukaddime ilave ederek yayimladigi Makber, insanin ölüm ve sonrasina dair gikmazlarini konu edinir. Ölüm ve sonrasinin kavrayi§indaki güglüge temas eden Hamid'in aksine Mehmet Akif, Mezarlik adli §iirinde ölümün mekansal bellegi olan durgun ve donuk bir mezardan canli bir tarih gikarir. Bu itibarla Mezarlik, Makber' den farkli olarak insanin ölüm ve ötesine kar§i olan gekingenligi kirmaya gali§ir. Makber, ölümü felsefi bir derinlikle ele alir. Ancak bu derinlik, insanin ölümden duydugu endi§e ve korkuyu gidermedigi gibi daha da gogaltir. Mezarlik ise ölümü mavera zemininde estetize eder. Bu zeminde mezarlik bütün bile§enleriyle olumlu bir gagri§ima sahiptir. Qali§mamizda Abdülhak Hamid'in Makber ve Mehmet Akif'in Mezarlik §iirleri ekseninde ölüm ve ötesine dair söylemler irdelenecektir. Böylelikle §airlerin giki§ noktalarinin ölüm algisini nasil §ekillendirdigi de ortaya konulmu§ olacaktir.
ARTICLE INFO ABSTRACT
Received: 15.10.2020 V Accepted: 16.12.2020 Makber poetry has become a turning point in Turkish literature in terms of the processing of death. Makber, published by Abdulhak Hamid with a long foreword, deals with the dilemmas of human death and its aftermath. Unlike Hamid, who refers to the difficulty of understanding death and its aftermath, Mehmet Akif brings out a living history from a still and dull grave in his poem. In this respect, the Mezarlik tries to break the timidity of man against death and beyond, unlike Makber. Makber adds a philosophical depth to death. However, this depth does not alleviate anxiety and fear of death, it increases it further. The Mezarlik aesthetizes death on the background of the other world. In this background, Mezarlik has a positive connotation with all its components. In our study, the discourses about death and beyond will be examined in the axis of Abdulhak Hamid's Makber and Mehmet Akif s Mezarlik poems. Thus, it will be revealed how the starting points of the poets shape the perception of death.
Keywords: Death, Makber, Mezarlik, Abdulhak Hamid, Mehmet Akif.
Research Article
* Dr. Ögr. Üyesi, Igdir Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyati Bölümü, Yeni Türk Edebiyati Anabilim
Dali, Igdir / Türkiye, E-mail: [email protected].
ORCID https://orcid.org/ 0000-0002-1979-3317.
Bu makaleyi §u §ekilde kaynak gösterebilirsiniz / To cite this article (APA):
Tugluk, Abdulhakim (2020). "Makber ve Mezarlik §iirlerinde Ölüm ve Ötesi". Uluslararasi Dil, Edebiyat ve Kültür AragtirmalariDergisi (UdEKAD), 3 (2): 261-276. DOI: http://dx.doi.org/10.37999/udekad.834052.
Extended Abtract
Makber poetry has become a turning point in Turkish literature in terms of the processing of death. Makber, published by Abdulhak Hamid with a long foreword, deals with the dilemmas of human death and its aftermath. Unlike Hamid, who refers to the difficulty of understanding death and its aftermath, Mehmet Akif brings out a living history from a still and dull grave in his poem. In this respect, the Mezarlik tries to break the timidity of man against death and beyond, unlike Makber. Makber adds a philosophical depth to death. However, this depth does not alleviate anxiety and fear of death, it increases it further. The Mezarlik aesthetizes death on the background of the other world. In this background, Mezarlik has a positive connotation with all its components. The similarity of the subject, which is embodied in the title of Makber and Mezarlik poems, sometimes diverges in content and sometimes becomes closer. Abdulhak Hamid and Mehmet Akif, who dealt with the place of the dead in their poems, made an effort to clarify a subject that we are alienated by transiting from a limited space to a wide world. It is possible to clearly see fear and hope in the vast realm that they present to our imagination. It is very important for these two poets, who look at the subject from different angles, to present death directly rather than through a metaphor. The notion of death, which tries to walk with doubts, ups and downs and complex questions in Hamid's poem, focuses on making death be loved with a systematic therapy in Akifs poem. The reality of death draws attention as one of the main issues not only of literary works but also of other branches of art and many disciplines. Even if it is not explained by any religious factor, death, which can directly form its own area of influence, remains a problem for man. The emotions and reactions of the person who are struggling between not wanting to die at all and the certainty of dying are complex and depressed. The contrast between death and life has been the subject of many poems, and the joy of living against death has been frequently voiced. On the other hand, Islam made a firm judgment that death is not the end but the beginning of an eternal life, and insisted that death must always be remembered. As a matter of fact, religious influences can be clearly seen in the poetry of both Abdulhak Hamid and Mehmet Akif. Although Makber seems like a poem that does not accept death, Hamid asks Allah for forgiveness, takes shelter in him and makes the Prophet an intercessor in his poem. The Mezarlik was written entirely in this direction. In addition, almost all philosophical ideas, whether they have a religious reference or not, have tried to develop a point of view towards death. However, all our explanations and associations about death have a quality that we can never experience in life. Therefore, all our experiences of death are actually secondary and relative experiences. In our study, the discourses about death and beyond will be examined in the axis of Abdulhak Hamid's Makber and Mehmet Akifs Mezarlik poems. Thus, it will be revealed how the starting points of the poets shape the perception of death.
Allah belani versin ey mevt,
Allah belani versin ey dehr!... (Tarhan 2013: 77)
***
Ey mezaristan, ne alemsin, ne yuksek fitratin Sendepinhan en guzin evladi insaniyyetin (Ersoy 2012: 37)
Giri§
insan i9in olum, tipki mevzuatimizda yer aldigi uzere tibben beyin ve kalp olumunun ger9ekle§mesi durumudur. Bu biyolojik degi§im, insanin cismen dunya ile olan alakasinin tamamiyla kesilmesi anlamina gelmektedir. Olumu hari9ten gozlemleyen kimse ifin ise olum ayrilik temelinde ger9ek anlamini bulmaktadir. Nitekim cismin bir daha geri gelmemek uzere vuku bulan ayriligi, hayatta kalan ifin en buyuk 9ikmazlardan biridir. Nitekim insani en 9ok endi§eye sevk eden korkulardan biri, sevdiklerinden ayrilma ihtimali oldugu gibi onu en 9ok korkutan hususlardan biri de kendi olumunun vuku bulma endi§esidir. Bu eksende, olum ve
ötesi, sanat9inin da ba§lica gündem maddesidir. Özellikle ayrilik temelindeki ölüm, §air ifin zengin bir imaj kaynagidir. Kimi zaman, "Ölüm Allah'm emri ayrilik olmasaydi" (Kanik 2002: 47) ya da "Her mihnet kabulüm, yeter ki gün eksilmesin penceremderi" (Taranci 2004: 121) diyecek kadar ölümün beraberinde getirdigi ayriliga dü§man olan §air, kimi zaman da "Ölüm... O geldi mi ne var korkacak? Korkular bitef (Kisakürek 2011: 128) diyecek kadar ölümü dost9a kar§ilar. i§te ölümü farkli u9larda ele alan iki §airimiz, Abdülhak Hamid ile Mehmet Akif, Makber ve Mezarlik adli §iirleriyle bu noktada geni§ bir degerlendirme yapmamiza imkan tanirlar.
Makber ve Mezarlik §iirlerinin ba§liginda tecessüm eden mevzu benzerliginin muhtevada kimi zaman iyiden iyiye ayri§tigi kimi zamansa yakinla§tigi fark edilmektedir. Aslinda her ikisi de ölünün mekanini referans alan Abdülhak Hamid ve Mehmet Akif, sinirli bir mekandan metafizik bir aleme ge9erek yabancila§tigimiz bir konuyu belirginle§tirmeye gayret göstermi§lerdir. Onlarin hayalimize sundugu geni§ alemde korkularin ve ümitlerin pervasizca dola§tigini görürüz. Farkli zaviyelerden meseleye bakan bu iki §airin, ölümü istiareli bir bi9imde degil de dogrudan §iirin konusu yapmalari ayrica dikkate degerdir. Hamid'de ba§tan sona ku§kular, ini§ 9iki§lar ve girift sorular ile kar§imiza 9ikan ölüm kavrayi§i, Akifte adeta sistematik terapi e§liginde ölümü sevdirme üzerine odaklanir. Bununla birlikte, Abdülhak Hamid ile Akif arasinda kuvvetli bir rabitanin varligi ve iki §airin de birbirlerini takdir ettikleri de malumdur. Nitekim Hamid'in Hakan adli eserini Akife, "Türkün en büyük §airi muhibbi azizim", notuyla, Akifin de Safahäfini "Ümmetin en büyük velinimeti irfani Abdülhak Hämid Bey'e" notuyla ithaf ettigi kaydedilmektedir (E§ref Edib 1938: 169). Bu dostluk bir yana Akifin §iirde Hamid'den üstelik Makbef den etkilendigi de bilinmektedir. "MehmedAkif'in henüz on dokuz yirmi ya§larinda vefat eden Cänim Hilmi hakkinda notunu ilave ettigi Bir Mersiye 'sinde Abdülhak Hämid'in Makber'inin tesiri kuvvetle hissedilmektedif (Tansel 1991: 23). Mithat Cemal de Mezarlik §iirinin Hamid etkisinde yazildigina i§aret eder (1990: 261). Mezarlik'in özellikle ölüm temelinde boyut degi§tiren bir §airin sesine taniklik etmesi hasebiyle Hamid'den izler ta§idigi dogrudur. Ancak Makber ile Mezarlik in ayni hedefe dogru yürümedigi de a§ikärdir.
1. Her iki §iirin Temeli: Ölüm
Ölüm ger9egi, sadece edebi eserlerin degil diger sanat dallarinin ve bir9ok disiplinin de temel meselelerindendir. Ölüm, herhangi bir dini etkenle a9iklanmadiginda bile dogrudan kendi tesir sahasini olu§turabilecek gü9tedir. Korku, kaygi, endi§e, merak gibi psikolojik durumlarla dogrudan ili§kili olan ölüm, hayata anlam vermede önemli bir bariyer görevi üstlenmektedir. Ka9inilmaz bir son olan ölümü dü§ünmek, üzerine kafa yormak ya da o hi9 vaki olmayacakmi§ gibi davranmak muhakkak olan akibeti degi§tirmeyecektir. "Birey iginya§ami boyunca mutlaka kar§ila§acagi tek kar§i konulmaz gergek ölümdür. Bu kaginilmaz olgu, ayni zamanda bireyin varolu§ gergeginin temelini de olu§turuf (Ko9 2002: 11). Bu temel üzerine dü§ünmeyi temel görevlerinden biri olarak gören insan, saglikli ve itidalli bir ya§am sürmek ve ölümü dogru bir §ekilde anlayabilmek i9in 9aba sarf etmi§tir. Ölüm ve ya§am arasindaki tezat, bir9ok sanat eserine konu olmu§ ve ya§ama istegi gü9lü bir arzu olarak i§lenegelmi§tir. Ancak ölüme ili§kin tüm a9iklamalarimiz ve ili§kilendirmelerimiz aktif ya§amda hi9bir zaman deneyimleyemeyecegimiz nitelige sahiptir. Dolayisiyla ölüme ili§kin tecrübelerimiz de ikincil bir deneyim niteligi ta§imaktadir. Emmanuel Levinas (2016: 11), "Ölüm ve ölmek ve onlarin önlenemez olasiliklari hakkinda bütün söyleyebileceklerimiz, bütün dü§ünebileceklerimiz her
geyden önce ikinci elden bilgilerdif' der. Yani deneyimlenmeyen ve deneyimlendiginde ise en azindan reel olarak herhangi bir geribildirimde bulunulamayan bir mutlaktan söz ediyoruz. Ayrica dini inancin agirligi, dünya görü§ü ve kimi ruhsal gikmazlar da ölümün algilani§inda önemli faktörlerdir. Bu bakimdan §airlerin ölüm hadisesine farkli pencerelerden bakmalarini dogal kar§ilamak durumundayiz. Özellikle ölümün hakikatinin anla§ilmasi noktasindaki dini referanslar, edebiyatimizda belirgin bir yere sahiptir. Nitekim islamiyet, ölümün bir son olmayip sonsuz bir hayatin ba§langici oldugu hususunda kesin bir hüküm vermiß ve ölümün daima hatirlanmasi üzerinde hassasiyetle durmu§tur. Ancak bu hassasiyette dünya hayati göz ardi edilmemi§ ve insanin ya§amla ölüm arasinda dengeyi gözetmesi gerektigi vurgulanmi§tir. Dolayisiyla edebiyatimizda ölüm mevzuunda dinin önemli bir etken oldugunu vurgulamak gerekir. Bakildiginda, hem Abdülhak Hamid'in hem de Mehmet Akifin §iirinde dini tesirler agikga görülebilmektedir. Makber her ne kadar ölüme kar§i bir sorgu ve onu kabullenmeme gibi görünse de, Hamid de manzumesinde Allah'tan af dilemekte, ona siginmakta ve Hz. Peygamber'i §efaatgi yapmaktadir. Her ne kadar Makbefe dair yorumlarda felsefi detaylar daha fazla dikkat gekse de bu §iirdeki din vurgusu göz ardi edilmemelidir. Mezarlik ise bütünüyle bu dogrultuda kaleme alinmi§ bir manzumedir.
2. Ölünün Mekäni: Makber ya da Mezar
Ölüm, §air igin ne denli zengin bir imaj kaynagi ise mezarlik da §aire o denli güglü ve zengin bir tefekkür dünyasinin kapisini aralamaktadir. Ölünün mekani olan ve ölüm dü§üncesini insanlara hatirlatmada agik bir uyarici olan mezar, ayriligi dü§ündürmesiyle hüzne, gegmi§ mutluluklari yada vesile olmasiyla bir nebze de olsa sevince kapi agar. Ancak mezarin etrafina yaydigi en keskin ve yogun duygu 'korku'dur. Bu korku, ayrilik kaygisi bir yana, toprak altinda bütün dünyevi nimetlerden mahrum gibi görünen ölüyle herhangi bir ileti§im kurmak istememe noktasinda yogunla§ir. Nitekim mezar, dünyevile§menin önünde kar§it bir deger oldugundan orasi kisa vadede dü§man, uzun vadede ise gidilecegi muhakkak olan fakat asla istenilmeyen bir kararsizlik mekanidir. Gidilecek mekana dair öngörüler azaldikga da endi§e ve korku artar.
Tek bir mezara göre gok daha zengin bir imaj kaynagi olan mezarlik ise etkisinden kurtulmanin zor oldugu güglü bir tesire sahiptir. Kadim medeniyetimizde sosyal ya§amin canli bir pargasi olan mezarliklar, her ne kadar günümüzde daha gok §ehir di§ina yapilsa da, orasi, yüz yil öncesine göre ya§adigi gevrenin ötesini tanimakta oldukga mahir olan insan igin hig de uzak bir mekan degildir. Hatta gegmi§ten günümüze nispeten en az degi§ime ugrami§ mekanlarin mezarliklar oldugunu söylemek mümkündür.
Mezar, di§ görünü§ü itibariyle hem agik hem de kapali bir mekan olarak dikkat geker. Onun ziyaret edilen kismi, bir ölgüde agik ve ziyaret eden igin herhangi bir tehlike igermeyen güvenlikli bir mekandir. Mezarin iginde olmamanin dogurdugu bu güven, ölüyle aramizda a§ilmaz gibi görünen bir duvardir. Bunu, ziyaret edenin di§ dünya ile bagini kopar(a)mamasindan kaynaklanan itibari bir yabancilik takip eder. Mezarin igi, yani ölüye mekan olan kismi ise farkli bir boyuta gegi§in adidir. Orasi zahirde kapali bir mekandir. Ölü igin mühürlü ve tescillidir. Ancak diger tarafta, ziyaret eden igin orasi tahayyülün, tefekkürün mekanidir. Mekanda süreksizle§meyi yakalamanin sirri oradadir ve mezar, sonsuzluk imgesini yakalamada etkili bir vasitadir.
3. Makbef e Dair
Makber'in garip bir alinyazisi var, Naci ve arkada§larina kar§ilik onu okuyan da
okumayan da begendi. (Gündüz Akinci 1954: 150)
Abdülhak Hamid, Makber sayesinde Türk edebiyatinda ölüm temiyle anilmi§ bir §airdir. Bu §iir, §airin Hindistan'da rahatsizlanan ve istanbul'a dönü§ yolunda Beyrut'ta vefat eden e§i Fatma Hanim üzerinden 90k katmanli bir ölüm dü§üncesine pencere a9maktadir. Abdülhak Hamid'in §iirlerinde ölüm elbette Makber'den öncesine dayanmaktadir. Ömer Faruk Akün (1959: 20), sevgilinin ölümünün felsefi dü§üncelere konu olmaya ba§lamasinin Hamid'de ilk olarak Mazi manzumesiyle ger9ekle§tigini ifade eder. Dolayisiyla Makber, bu anlamda bir ilk degil belki bir zirve olarak addedilebilir. Öte yandan Makber kendisinden önce yazilan bazi manzumelerden izler de ta§imaktadir. Kaya Bilgegil, Makber'in iran'li §air Bidil'den tesirler ta§idigini ortaya koydugu mühim 9ali§masiyla bu konuya i§ik tutmu§tur. Bilgegil'in mukayeseli 9ali§masi, Makber ile Bidil'in 9ocuguna yazdigi mersiye arasinda önemli benzerlikler oldugunu göstermektedir (1958: 79-84). Makber de sadece Bidil'den degil Fuzüli'nin Leyla veMecnurtu ile §eyh Galib'in Hüsn ü Amindan da tesirler oldugu yönündeki tespitleri dikkate aldigimizda (Tansel 1938a; Tansel 1938b) Hamid'in manzumesinin metinlerarasilik bakimindan da zengin oldugu anla§ilmaktadir.
Ayni zamanda ünlü bir mukaddimeye de sahip olan Makber, 9alkantili bir ruhun yansimasidir. §airin ölüm hakkindaki vaveylalari, ayriligin pek keskin ve yakici oldugunu hatirlatmak maksadina hizmet etmektedir. "Ölüm geldiginde artik yorum yapmanin pek de mahiyeti ve önemi yoktur. Hämid de bu keskin hakikati iyi bilir ve neredeyse eserleri bu gergegi big unutturmamak, daha dogrusu insanin yüzüne garpmak igin kaleme alinmi§ gibidif (Mermer 2014: 326). Makber, insanligin kendisinden ka9amayacagi ortak kaderi olan ölüm hakikatine kar§i Hamid'in feveranini ihtiva eder. Bu feveran, klasik §iirimizdeki mersiye gelenegi ile sinirlandirilamayacak kadar geni§ bir tefekkür alemine kapi aralar. Nitekim Ali Canip, Makber'in 9er9evesi ve §airiyle olan münasebeti hakkinda §u tespitte bulunur: "Hamid'in en §ahsi eseri "Makber"dir. Ancak, "Makber", sadece bir mersiye degildir. Mersiye, basit bir tarife göre, bir ölüm kar^isinda bir §äirin döktügü gözya§lari demektir. "Makber"de böyle bir hässadan daha ba§ka §eyleri vardir. O, Hämid'in bütün dimagi mesäbesindedir. Diger bir deyi§le, "Makber", esasen, yaradili§indafilozof bir benligin, ölüm kar^isinda gegirdigi bir buhrandif (Sevgi-Özcan 2005: 187). Her ne kadar felsefi bir buhrana ev sahipligi yapsa da, Makber §iirinde de ölümün her bünyede meydana getirebilecegi ali§ilageldik aciya rastlamak mümkündür. Nitekim §iirin varlik sebebi olan Fatma Hanim, hem gen9 hem de §airin hayat arkada§i olmasi nedeniyle ölüm acisini daha ziyade hissettirmektedir. Bu itibarla, §airin Makbef de tuttugu yasi, felsefi derinlik di§inda kimi ruhsal ve patolojik faktörlere de baglamak mümkündür. insanlarin ölüm kar§isindaki üzüntü düzeyleri hakkinda detayli bir inceleme yapan Tezdan Bildik, bu 9er9evede yedi tane faktör belirlemi§tir: "ölen ki§inin kimligi, ölen ki§i ile ili§kinin dogasi, ölüm bigimi, gegmi§ kayiplarin varligi, ki§ilik özellikleri, sosyal destek, yas sürecinde olu§an sikintilaf (Bildik 2013: 225). Makbef de Fatma Hanim'a dair zengin i9erigi dü§ündügümüzde, bu ölümün Hamid üzerinde ciddi bir etki biraktigi anla§ilmaktadir.
Makber'in esas konusu gibi görünen Fatma Hanim'in ölümünü merkeze aldigimizda, bu hadisenin bir düzen i9erisinde degil karma§ik duygularla birlikte §iirin birbirinden uzak kö§elerine serpi§tirildigi görmek mümkündür. Bu daginiklik, §iire kaynaklik eden ölüm
hakikatinin ge§itli ruh hallerinde aksetmesinden ileri gelir. §airin ölüme kar§i duru§u sadece korku ya da endi§e ile sinirli degildir. Hämid'in ölüm ajandasinda hatiralar, kügük hikäyeler, ig monologlar, tahkir ve sövgüler, yakari§ ve siginmalar ile daha bunun gibi pek gok detay saklidir. "Makber Hämid'in his ve guur hudutlarini agan divanelikleridif (Akyüz'den akt. Safi 2006: 231). Orhan Okay, meseleye biraz daha etraflica deginerek Makbef'vn Hämid'in ya§adigi metafizik buhranlarin resmigegidi oldugunu ifade ettikten sonra §iirin iki temel dü§ünce etrafinda §ekillendigini aktarir: Fatma Hanim ve Ölüm. Okay'a göre §iiri aleladelikten kurtaran asil tarafi ölümdür. (2014: 33-34)
Makbef'vn §ifrelerini eserin mukaddimesinde sunan Abdülhak Hämid, ölüme kar§i verilebilecek her türlü tepkinin anlamsizligina i§aret olarak §iirini muhteva bakimindan farkli karakterlerdeki gok sayida pargaya böler. Bu yönüyle Hämid'in mukaddimedeki esaslara bagli kaldigini ve en azindan okuru yaniltmayan bir manzume kaleme aldigini söylemek gerekir. Hämid, mukaddimede "Evet, bu kitabipäymäl-i mütäläa edenfikir bir kabristäni dolagmig olur. Ve kabristända oldugu gibi, higbir gey anlamayarak, iginden gikip gider." (Tarhan 2013: 10) demekle "merhume e§i Fätima Hanim igin misralardan te§ekkül eden bir mezar degil sanki mezarlik in§a ettigini bildirmektedir" (Samsakgi 2015: 315). §iirinin muglakligini ifade ederken aslinda okuru ne denli anla§ilmasi güg bir manzume ile ba§ ba§a biraktigini da itiraf eden Hämid, insanin ölüm ve ötesini anlamakta gektigi acizlikten de faydalanmi§tir. Yer yer buna e§lik eden inang krizi, §iiri daha dipsiz kuyulara geker. Nitekim Ahmet Hamdi Tanpinar, Makber özelinde §u yorumu yapar: "Hususi hayatinda az gok hoyrat, büyük eglencelerle karanlik iglenmelerin adami olan Hämid, burada bir nevi meczuptur. Her an yani baginda Allah 'i görmeye muhtagtir. Higbir imanin, boglugunu kolayca dolduramayacagi bir güphe, bir kuyu gibi derinlegmigtif' (Tanpinar 1992: 518). Ancak yine de manzumenin sonuna dogru Hämid'in bu bo§lugu doldurmaya gali§tigini, tövbeye yöneldigini ve nispeten durgunla§tigini görürüz.
4. Mezarlik'a Dair
Mehmet Akif in ölüm ve ötesini algilayi§inin somut bir göstergesi olan Mezarlik §iiri, ölüme mana verme ve onu estetize etme gayesi ta§ir. Mezarlik, ölüm kar§isinda mütehayyir ve aciz kalan insana soluk aldirma te§ebbüsüdür. Bunun igin lähüti bir atmosferi devreye sokan §air, okurun ölüme dair olumsuz dü§üncelerini ortadan kaldirmayi gaye edinir. Daima hayatla ig ige olan ve ölüm gergegine kar§i bir kavrayi§ geli§tirmek durumunda olan insan igin Mezarlik §iiri adeta manevi bir regetedir. Akif, muhatabinin ölüme baki§indaki gekingenliginin ve korkusunun farkindadir. O, bu dertten mustarip olan insana, ölümün gergek yüzünün zahirde gözlemlendigi gibi olmadiginin ispati igin saglam bir iman kalesi in§a etmek ister. Bu imanda, ölümde filizlenen hayati görmek mümkündür. §air, toprak altinda kapali bir mekäna siki§mi§ gibi görünen ölünün gergekte hem zaman hem de mekän bakimindan boyut degi§tirerek tenezzüh ettigini, ölümden hayat gikaran misralarla dile getirir.
Mezarlik, Safahafta yer alan en dikkat gekici mekän §iirlerinden biridir. £ünkü bu §iirde mekänin gok katmanlardan olu§an etkileyici yönünü görebilmek mümkündür. §airin muhayyilesindeki mekän, ölülerin defnedildigi yer olan mezarligi adeta bir cümbü§ yerine gevirerek görünenin arkasindaki görünmeyene ula§ma istegini olgunla§tirir. "Mezarlik giiri, ädeta mezarligi hayatin igine geken bir manzümedif (Öztürk 2012: 405). §iirin Bakma! nidasi ile ba§lamasi, okuru dogrudan §iirin etki alanina geken eden güglü bir davettir. Akabinde daha
samimi ve igten bir temenniyi igeren dur da bir müddet kulak ver nidasi, okura yönelik bir ihtardir. §airin bu ihtarinda, ikna kabiliyeti güglü i§aretlerin varligini sezmek mümkündür.
Mezarlik §iirinde konu, her ne kadar §airin bir mezarlik ziyareti gibi görünse de asil mevzu, ölümün perde arkasindaki hakikattir. Böylece Akifin hamasi söylemine ölümün sessiz gigligi dähil olmu§tur. §iirdeki ibareler, ölümün lähüti derinligini aktarmada ustaca dizilmi§tir. Söz konusu derinlik okuru etkisi altina alan ve ayni zamanda zinde tutan bir hüviyete sahiptir. Nitekim istikläl Marginda 'Korkma!' nidasi ile milletine seslenen Akif, Mezarlik §iirinde "bakma" ile muhataplarina seslenir. Bu uyari, ayni zamanda mana äleminin kapisini agan kilit sözcüktür. Ölüme ve ölünün mekäni olan mezarliga dair menfi dü§ünceyi degi§tirme amaci güden 'bakma' nidasi, insani tefekküre sevk etmektedir. Nitekim bu gaye, §iirin ikinci misraina da ta§inarak 'dur' istegi ile daha da belirginle§ir. Akif, hayati degil ölümden sonrasini gergek hayat olarak görür. "Zindegizillettir artik bence izzet sendedir" diyen §air, ölüm korkusunu bir girpida söküp atar. Bu ifade, Mezarlik §iirinin anahtar dizelerinden biridir ayni zamanda. Akifin bu §iirde mezara baki§ini "milli ve dini" olmak üzere iki degere baglayan Orhan Okay (1990: 160), "böylece aleläde bir ölüm, bir ideal ugruna ölümle yer degi§tirir veya bu karakteri kazanmaya ba§lar." degerlendirmesinde bulunur. Dolayisiyla Akifin §iirinde mezarlik ile ilgili bütün olumsuz uyaranlar olumluya döner. Gergek hayat mezarlik ve ötesindedir. Halihazirda ya§anilan hayat ise zilletten ibarettir.
5. Makber'den Mezarlik'a Ölümün Mekäni-Mekänin Ölümü
Ölümün degi§mezligi ve higbir insanin bu hakikatten müstesna kalmayacagi gergegi, sanatin asli konularindan biridir. Her sanat dalinda ölümü farkli §ekillerde kavrama, ona estetik bir görünüm kazandirma gabasi söz konusudur. islam estetiginden ni§an alan ve kabir ta§larindan servilere degin geni§ bir yelpazede kendisini gösteren ölüm bahsi, bazen de buhranli bir bünyede kimi felsefi sorularin da e§lik ettigi a§ilmasi güg bir duvar olarak kar§imiza gikabilmektedir. i§te Makber ve Mezarlik §iirlerini de bu gergevede iki cenahta degerlendirmek mümkündür.
ilk olarak Mezarlik §iirini degerlendirdigimizde, Akifin ölüm ve ötesi hakkindaki ifadelerinin islamiyet temelinde §üpheye yer birakmayacak denli teslimiyet igerisinde sunuldugunu görürüz. O, ölüme de ölümü hatirlatan mezarliga da islamiyet'in öngördügü §ekilde emin bir tavirla yakla§ir. Bu itibarla Akifin §iirinde mezar, Neriman Malkog'un a§agida degindigi üzere dini temeliyle muhafaza edilmi§tir: "islam teläkkisinde mezar, fäni älemden ebedi äleme gidigte bir merhaledir. Yagayanlara hayatin gegiciligini, äkibet gidilecek yerin neresi oldugunu hatirlatir. insanin dünya gaileleri iginde ebedi älemi unutmamasi, Tanri 'yi daima hatirinda tutmasi igin bir ihtar igaretidir. Mezarin bu vasfi Mehmet Akif'te de aynen muhafaza edilmigtif (Öztürkmen 1990: 103). §iirin hemen ba§inda mezarliga dair olumsuz bir algiya sahip olan insana seslenen Akif, bu algiyi kirmayi amaglar. Bu sebeple de §iir, okuru dikkate ve dü§ünmeye sevk eden bir nida ile ba§lar.
Bakma kabristänin ancak säha-i medhüguna,
Dur da bir müddet kulak ver näle-i hämüguna (Ersoy 2012: 37)
Akife göre mezarligin dehnet veren görüntüsü yanilticidir. Onu gergek manada anlamak igin, arka plandaki mahiyetini ve mezarligin vücuda getirdigi ahengi fark edebilmek gerekir. Mezarligin 'näle-i hämü§'unu bu noktada merkeze alan §air, sessizligin gücünden faydalanarak okuru maveradaki cümbü§e davet eder. Kalbi hig benzer mi bak simä-yi heybet-püguna
/ Volume; 3, / Issue; 2, 2020
misraiyla mezarliktaki hakikatin görünenden 9ok farkli oldugunu dile getirir. §air, 9ekinceleri gidermek i9in mezarligin bir istirahat mekani oldugunu ifade ederek bu yolculugu estetize eder:
Kim ki dalmi§tir hayatin seyl-i cü§ä-cü§una
Can atar, bir gün gelir yorgun dü§üp ägü§una\ (Ersoy 2012: 37)
Äkif daha sonra mezarligi kar§isina alarak onu te§his eder. Mezarlik bir deger halinde §airin duygu ve dü§üncelerine tercüman olur. Hamasi tonun perde perde yükselerek devam ettigi dizelerde §airin mezarliga atfettigi §ahsiyet o denli belirginle§ir ki 'sen' hitabina mazhar olmakla ulvile§en mezarlik, 'arzulanan mekan' haline gelir.
Äkife göre mezarlik yüksek bir fitrata sahiptir. Bu yükseklik, insanligin en se9kin simalarini bünyesinde barindirmasindan ileri gelmektedir:
Ey mezäristan, ne älemsin, ne yüksek fitratin
Sendepinhän en güzin evlädi insäniyyetin (Ersoy 2012: 37)
Mezarligi, 9ogunlukla insanin aklina ilk gelen korkun9 yaniyla degil de uhrevi 9izgide ifade eden §air, ölümü de güzel bir neden baglami§ olur. Nitekim bu beyit, "ürkütücü bir meseleyi anlatmakla birlikte okuyana ferahlik, rahatlik verecek anlamlar i9eren kelimeler kullanilmak suretiyle "kelam-i latif' niteligi kazanmi§tir" (Kumsar 2020: 42). §iirde ge9en "insäniyyetin en güzin evlädi" ifadesi ile Peygamber Efendimiz kastedilmi§tir. (Kumsar 2020: 42) Bu halkaya diger peygamberleri ve büyük zatlari de ilave etmek mümkündür.
Yine Äkife göre hakiki manada ibret, hikmet, devlet, hürriyet, hamaset, gayret ve izzetin membai mezarliktir. Orasi, iklim-i salahtir, bi-vayelerin ba§inda müfik bir cenahtir. §airin mezarliga atfettigi bu nitelendirmeler, ölüm kar§isinda deh§ete dü§en insanin korkusunu giderme ve yabani bildigi bir mekani insan i9in a§ina kilma görevi görmektedir.
Mezarligi bir bütün olarak ele alan Äkifin §iirinde, sadece mezar ta§lari degil, 9ürümü§ toprak, serviler, 9ukurlar, otlar da tesir gücüne sahiptir. Bu yönüyle bakildiginda §airin mezarligi tümüyle özümsedigi anla§ilmaktadir. Nitekim leyl-i dürä-düruna olsun fedä yüz bin sabah diyen §air, mezarligi sahiplenmekle, ölümü hayatin merkezinden 9ikarmaya 9ali§anlara mukabelede bulunur. Mezarligi milli bir §uurla da nazara veren Äkif, §anli bir tarihsin mäzi-i millet sendedir misraiyla, mezarligi milletin hafizasi olarak telakki eder. Mezarlik üzerine yazdigi bir makalede bu ifadeye dikkat 9eken Midhat Cemal, konuyla alakali §unlari söyler: "Muhteväsi mäzi-i milletoldugu iginmezarligi "tärih-izi§än" olarak§imdiye kadar higbirferd-i mütefekkir tasavvur ve tasvir etmedi. Akif'in bu infirädi läyik-i tebrik' (Abdulkadiroglu 1991: 60). Devaminda mezarligi dekor olarak tamamlayan unsurlari tek tek zikreden §air, hepsinin mana alemindeki görüntüsünü tasvir eder. A§agidaki misralarda, mezarligin mütemmim cüzlerinin güzel bir manaya baglandigini görmek mümkündür
Näzeninler yäl ü bälinden ni§andir her kiyäh
Serviler Mevlä'ya yükselmi§ birer berceste äh
Hufreler Mevlä 'dan inmi§ en emin bir häb-gäh (Ersoy 2012: 38)
Abdülhak Hamid'in §iiri ise daha en ba§tan istirap kaynagi olan Eyväh! nidasi ile ba§lar. Bu nidanin Makber gibi olduk9a uzun bir §iirin ilk sözcügü olarak se9ilmesi, §airin efkari hakkinda önemli ipu9lari sunar. Manzumenin ilk bentlerinde e§inin ölümüne ve bu ölümün
C'lt / Volume; 3, / Issue; 2, 2020
neden oldugu ayriliga isyan eden §air, gittikge mevzuyu derinle§tirerek dikkatini mezarin somut örnekliginde ölüm ve ötesine yöneltir. Makbefin ilk misralarinin ölüme degil de kaybedi§e, ayriliga adanmi§ olmasi da dikkat gekicidir. §iire,
Eyväh!.. Ne yer, ne yär kaldi
Gönlüm dolu äh u zär kaldi (Tarhan 2013: 20)
beytiyle ba§layan Hämid, ilk ba§ta ölümün saldigi korkuyu degil de ayriligin ve sevgilinin yitiminin ruhunda agtigi yaralari dikkatlere sunmaktadir. §iirin ilk bendini, §a§kinlik ve hayiflanma bildiren,
Bäki o enis-i dilden eyvah!..
Beyrut'ta bir mezär kaldi (Tarhan 2013: 20)
beytiyle tamamlayan Hämid, §iirin on ügüncü bendindeki Makber, sonudur dakäyikin bu misraina kadar Fatma Hanim'i §iirin en belirgin imaj kaynagi olarak kullanir. E§inin ölümünü kabullenmek istemeyen ve bir ümitle onun yeniden hayat bulmasini temenni eden §air,
Qik Fatima lahddan kiyäm et
Yädimdaki häline deväm et (Tarhan 2013: 21)
dizeleriyle her §eyin kaldigi yerden devam etmesi gibi ütopik bir istekte bulunur. Bu istegin gergekle§mesinin mümkün olmadiginin farkinda olan §air, ölümü kendi mahvi igin hazirlanmi§ bir tuzak olarak görür ve a§agidaki dizelerde bu emniyetsiz tavir agikga hissedilir:
Bir tecrübedir bu, hiledir bu...
Yok, mahvima bir vesiledir bu (Tarhan 2013: 21)
Mezarlik §iirinde ise, Sendedir ümmidler, senden dogar fecr-i bekä misraiyla mezarlik ümitlerin ye§erdigi yer ve sonsuzlugun kaynagi olarak görülür.
Her hacer-paren okur bin gi 'r-i lähüti edä
Her negiden ruhu eyler sermediyyet-äginä (Ersoy 2012: 38)
beytinde, mezar ta§larinin adeta güglü bir §air mesabesinde olduguna dikkat gekilir. Akifin bu te§bih ve güzellemelerine kar§in Makbef de daha farkli bir anlayi§ söz konusudur. Hämid'in tasvir ettigi mezar oldukga ürkütücüdür. §air,
Efkär yerinde mär u gejdüm
Adem kalir mi gözümde merdüm?
Bu seng, bu mevc-i ye 's ü mätem
Bu häk, bu zulmet-i mücessem
Ettikge uyün ile tesädüm
Mümkün mü ki fikr ede takaddüm? (Tarhan 2013: 36)
gibi dizelerle, mezarliktan sudur edebilecek güzel dü§üncelerin önüne set geker. Mezarlik §iirinin aksine topraga ve mezar ta§ina sitem edilir. §iirde eyväh gibi teessüf, endi§e ve korku bildiren ifadelere sikga rastlanir:
Zi-cismsin ey hayäl-i dilber Bilsen ne görür seni görenler Eyväh! Nedir fakat bu toprak? Eyväh! Nigin fakat bu mermer? Äkif ise,
§u mäsivä denilen kayd-i ukde-ber-ukde
Kirilmadan olamaz rüh bir dem äsüde
Fakat kirilmak igin böyle bir zemin ister (Ersoy 2012: 38)
misralarinda ifade ettigi üzere, ruhun huzura kavu§masi i9in mezara girmeyi bir §art olarak görür. Nitekim mukayyet olan bu dünyada tam bir huzura kavu§mak mümkün degildir. Mezarlik, dünya sikintilarini geride birakarak yeni bir cihana adim atmanin kapisidir. Nitekim mezarliga gidince kendini böyle bir ahvalde mü§ahede eden Äkif,
Ufuk degi§ti, önümden gekildi eski cihan
Göründü kar§imda füshat-serä-yi kabristan
Fakat o koca bir deryä-yi sermediyyet idi
Ki her hazire-i sengini mevc-i müncemidi (Ersoy 2012: 39)
misralariyla bu yeni aleme dair bir tablo 9izer. §air, ta§lari donmu§ bir dalga gibi olan bu sermedi deryada ölümün sonsuzluga kapi a9an yanina i§aret eder. Hamid'de ise mezar ta§inin suskunlugu, sebati tepkiye neden olur. §air,
Ga§yetti beni sebätin ey seng
Feryädimi duymuyor musun sen?
Ey seng demek o hüsne Yärab
Yärab, bu ne inkiläb-i agreb! (Tarhan 2013: 94)
gibi dizelerde mezar ta§larinda hayat emaresi bulamadigindan §ikayet eder. Ayrica o, a§agidaki beyitte görülecegi üzere, topraga girmeyi güzel bir nedene baglamaya yana§maz.
Bülbül göremem yine gurabi
Cennet sayamam yine türäbi (Tarhan 2013: 79)
Makbef de hem duygu hem de dü§ünce ufku dalgali bir seyir izlemektedir. Bu sifr nedir hisäb iginde? Erkäm ona inkilab iginde Bir higi-i zi-vücüd, yahut, Bir kabrdir iztiräb iginde. (Tarhan 2013: 22) diyen §air, daha sonra
Yarab öleyim mi neyleyim ben
Ayriyagayim mi sevdigimden? (Tarhan 2013: 25)
demekle felsefi derinlikten bagri yanik bir §airin hüzünlü haletine ge9i§ yapabilmektedir. Bir tarafta aklin öncülük ettigi 9özümsüzlük diger tarafta özlem ve hasret §iiri daima beslemektedir. Riza Tevfik'in dedigi gibi (1984: 97), "Makber 'in bütün felsefesi gönül ile aklin mezar ba§inda muärazasindan ne§'et etmi§tir." Bu mücadeleyi pek 9ok dizede görmek mümkündür. Sözgelimi,
Ya kahve ya gay igerdik erken
Kalkippiyano galardi derken (Tarhan 2013: 85)
misralarinda alelade bir ya§antiyi animsatan,
Ölmek ona hig yaki§miyor hig
Gönlüm bu söze ali^miyor hig (Tarhan 2013: 99)
gibi misralarda ölümü bir türlü kabullenmek istemeyen Hamid,
Andikga seni büyür hayalim
Bir fecr-i 'azim olur leyälim
Nämin ne kadar enis-i cändir
Feryädim ile sana revandir (Tarhan 2013: 120)
gibi dizelerle de §iirini ma§ukuna hadim eden bir sanatkar vaziyeti alir. §air, e§inden ayrilmanin ve onu kabre koymanin meydana getirdigi teessüre o denli gü9lü bir §ekilde vurgu yapar ki, Hamid'in kendi ölümüne veryansin ettigi sanilir. Bu ayni zamanda büyük bir ürpermenin neticesidir. "iman ile §üphe arasinda bir bo§lukta olmanin ürpermesi. i§te Hamid'in bütün §airligi kazandigi nokta. Makber bu ürpermenin 9ok geli§i güzel, fakat tabiati itibariyle zengin dogmu§ 9ocugudur" (Tanpinar 1992: 258). Makber' de ölüm, ölenden 9ok ona taniklik edeni etkiler:
Akreb onu yer, olan benim zär;
Yerde o yatar, geken benim bär...
Öldün, ya§arim senin igin ben,
Ölmü§ gibiyim fakat igimden. (Tarhan 2013: 94-95)
Äkifin §iirinde ise mezarlik adeta bir mekteptir. ilahi kudretin tecellilerini ve dolayisiyla onun varliginin delillerini mü§ahede etmek i9in bir "zemin-i marifet"tir. O sadece topraktan ibaret degildir. ilahi huzura kavu§manin yani sira nice dimaglardan süzülmü§ bir kültür ve medeniyetin mücessem timsalidir. A§agidaki beyitler, bu noktada önemli mesajlar i9ermektedir:
Cevherin, toprak degil, pek ba§ka bir ma'den senin.
Ah bilmezler ki üstünden gegerlerken senin,
Bin dimägin lübbüdür her zerre häkinden senin.
Öyle feyyäz, ey zemin-i ma'rifet mäyen senin:
Säye-gähindan gikarken rüh olur her ten senin. (Ersoy 2012: 37-38)
Makbef de ise mezar adeta §üphe merkezidir. Akifte maverayi anlamak igin bir hüccet yerine gegen mezar, Hämid'de §üphelerin membai olarak görülür ve ortadan kaldirilmasi igin Allah'a yakarma vasitasi olur. Ba§ka bir dizede ise mezar, zehri gogaltan, dalgalandiran bir mekän olarak belirir:
Öldür gu memäti, eyle bir dek,
Kaldir gu mezäri, kalmasin gek. (Tarhan 2013: 76)
(... )
Ey kabr, yok, ey temevvüc-i zehr (Tarhan 2013: 77)
Mehmet Akifin §iirinde ise mezarlik, ayni zamanda ruhsal terapi vasitasidir. Gündelik ya§amin tüm sikintilarina kar§in mezarlik bir rahatlama ve dinlenme yeri olarak dikkat gekmektedir:
Sikinca ruhumu ba'zen metälibiyle hayät
Olur yegäne mesirem mahalle-i emvät (Ersoy 2012: 38)
diyerek mezarligi bir mesire yeri mesabesinde gören §air,
Ne levs-i hirs ü mezellet zemin-i päkinde
Ne häy ü hüy-i maiget harim-i häkinde (Ersoy 2012: 38)
misralarinda görüldügü üzere, hayatin tekälifinden mustarip olan insan igin ölümü ve dolayisiyla mezarligi bir istirahat olarak görür. Mezarligi mesire yeri olarak gören dü§üncede itikadin verdigi güven ön plana gikmaktadir. §airin tüm gabalari, mezarligin kaynagini te§kil eden ölüme ve sonrasina ili§kin olumlu bir baki§ agisi kazandirabilmek ve ölümün getirdigi ayriliga güzel bir anlam katabilmek amacina hizmet etmektedir. Gergi Hämid de mezarligi bir anlamda mesire yeri olarak görür. Makbef de,
Ol gehrin inäsina nazire
Kim makbereyi bulur mesire (Tarhan 2013: 103)
beytine täbi tarafindan dü§ülen dipnotta, özellikle Dogu'da mezarliklarin dola§mak, oynamak igin kadin ve gocuklar tarafindan mesken tutulduguna yer verilir. Ancak Akif igin mezarlik, ruhsal älemin mesire alaniyken Hämid'de bu noktadaki derinlik daha sigdir.
Mezarlik §iirinde, mekäna canlilik ve renk katan bir dayanak bulunmaktadir. Bir hikäye e§liginde sunulan bu dayanak, Kur'an-i Kerim'dir. §iirin son kisminda Akif, Eyüp mezarligina gider ve her pargasini huzur iginde tarif ettigi mezarlikta kendisiyle ba§ ba§a kalarak feraha kavu§ur. Bu sirada kulagina galinan lahuti bir ses, manen co§kulu fakat maddeten suskun olan mezarligin sessizligini bozar. Bu durumu,
Fakat bu beste-i lähüt nereden aksediyor
Ki "ellezihaläka'l-mevte ve 'l hayäte..." diyor (Ersoy 2012: 39)
§eklinde ifade eden §air, ölümün tipki hayat gibi Allah tarafindan yaratildigini beyan eden Mülk suresinin ikinci ayetini iktibas etmekle, manzumeyi bir co§ku seline dogru sürükler. Ayeti okuyan, annesiyle birlikte bir kabrin ba§inda bulunan bir gocuktur. §aire,
Zemine ra'ge verirken negäid-i meleküt,
Ne manzaraydi ilähi o makber-i mebhüt (Ersoy 2012: 40)
dedirtecek kadar tesir gösteren ilahi kelam, mezarliktaki kabir ta§larini, kitabeleri, servileri vecde getiren gü9lü bir etki olu§turur. §air, bir ha§yet dalgasi i9inde ifade ettigi bu vecd silsilesinden §u beyitle siyrilir:
Kiyäm-i aczini seyreyledim.. Ne deh§etmi§.
Sücüd-i hilkati görmek huzür-i kudrette! (Ersoy 2012: 40)
Görüldügü üzere Äkif, dini bir fon olarak degil, §iirin asli merkezi olarak ele almaktadir. O, Kur'an-i Kerim'den iktibas ettigi ayeti, ölüm ve ötesine dair dü§üncelerine somut bir dayanak ve a9ik bir mesaj olarak aktarir. Bu itibarla, "Akif'in manzumeleri, mücerred hissiyät-i diniyyeye ma'kes oldugu igin, bazilarinca istihfaf ediliyof (Süleyman Nazif, 2015: 44) tespitinin i§aret ettigi örneklerden birinin Mezarlik §iiri oldugunu söylemek mümkündür.
Makbef de ise durum hem farkli hem karma§iktir. Orada §airin duygulari ölünün mekani olarak mezar üzerinde degil ölümün kendisi üzerinde yogunla§mi§tir. Bu yogunluga olduk9a hakli ve etkin bir gerek9e ile kuvvet veren §air -ki bu gerek9e Fatma Hanim'in vefatidir- ölümü ve ayriligi bir problem olarak görmektedir. Bu problemin ruh ve dü§ünce dünyasindaki akislerini bir tefekkür ve tahayyül mozaigine 9eviren Abdülhak Hamid, §iirini okuyanlara olduk9a dramatik bir ölüm ötesi ya§atir. Bu §iirde; acinin zirvesi, siginmanin en ürkek hali, isyanin dorugu, aglamanin utandiran 9ocuksulugu, güzel hatiralarin esintisi, korkunun en yalin bi9imi, endi§eli bir ruhun 9irpini§i, güzel bir kadinin sesi ve ölümün yakin nefesi bir arada bulunmaktadir. Orhan Seyfi'nin ifadesiyle, "Makberde bazen irtifai yildizlara dokunan §air bazan da toprak üstünde emeklef (Orhon 1937: 10).
Makber ve Mezarlik §iirleri arasinda önemli kesi§im noktalarinin bulundugunu da ifade etmek gerekir. Bu minvalde Makber'in,
Makber sonudur dakäyikin bu
Bir sirr-i garibi Hälik 'in bu (Tarhan 2013: 24)
beytinde, Mezarlik ile ciddi bir örtü§me söz konusudur. Burada, ayriligin bünyede meydana getirdigi yikim nispeten hafifler ve ölüm hakikati anla§ilmaya 9ali§ilir. Makbef i inceliklerin nihayetinde göstermek, Äkifin i§aret ettigi Ey ademle varligin ser-haddi dü§üncesiyle benzer bir yol tutmak anlamina gelmektedir. Dolayisiyla her iki §iirde de derinlige egilim, §iirin temel ta§larindan biridir. Hamid a§agidaki beyitte de yine bu derinlige vurgu yapar:
Yärab bu mezär pek derindir,
'Umkän denilir sana karindir. (Tarhan 2013: 80)
Ancak §u var ki, Makber'de "ölümden sonra ne olacak sorusu gözümsüz kalir." (Bezirci, 2000: 57) Yine de Hamid, §iirin sonuna dogru ilahi dergaha siginma istegini daha belirgin bir dille seslendirmeye ba§lar. Aslinda §iirde 9ok defa yer verilen Yaräb nidasi, §iirin sonuna dogru teslimiyet örtüsüne bürünerek kar§imiza 9ikar ve §air bu minvalde Allah'a daha 9ok yer vermeye ba§lar:
Mäder seni söylemekte azher,
Makber seni eylemekte ezber. (Tarhan 2013: 119)
beytinde, teslimiyetin neticelerini gösteren Hämid, e§inin bir melek olarak cennete ugtuguna inandigini kaydeder. A§agidaki beyitlerde ise, Allah'a yakaran, Peygamber Efendimiz'i §efaatgi yapan, mezarligin servilerini olumlu bir baki§la ifade eden Hämid, en nihayetinde yakinmalarindan ötürü pi§manlik duyar ve ervahi incittigi dü§üncesiyle rücusunu tamamlar.
Allah... Derim, gelir mecälim;
Allah... Derim, biter zevälim. (Tarhan 2013: 120)
(... )
Allah 'a yakinsin ey Muhammed!.. Ey 'akl-i muazzam u mü'ebbed (Tarhan 2013: 120) (... )
Her serv durur misäl-i dilber, Hogtur bu mükevvenätyekser... (Tarhan 2013: 121) (... )
Artik keseyim yeter figäni;
Erväha dokumasin ziyäni (Tarhan 2013: 121)
Ölümün §airin ruhunda biraktigi derin izlerin tezahürü olarak Eyväh nidasi ile ba§layan Makber, ölüm ve ötesine dair sorgunun ikinci plana atilmasi ve §airin Allah'a siginmasi ile nihayete erer. Dolayisiyla Makber'de muallakta kalmi§ gibi görünen ölüm meselesi §airin ruhunu ig huzura kavu§mak igin yaptigi bir manevra ile tipki Mezarlik §iirinde oldugu gibi dini bir temelde sonuglanir. Ancak Akif'te ba§tan sona güglü bir §ekilde varligini hissettiren bu temel, Makber de ancak §iirin sonunda bir ümit i§igi olarak belirir.
Sonu?
Ayni dönemlerde ya§ami§ iki dost §air olan Abdülhak Hämid ve Mehmet Akifin kaleminden süzülen Makber ve Mezarlik §iirleri, ölümü ve ötesini iki farkli perspektiften sunmaktadir. Makber'de ini§li giki§li bir seyir izleyen ve hayat ile ölüm arasinda bocalayan ruh, Hämid'in §iirinden izler de ta§iyan Mezarlik ta iyiden iyiye yükselerek geni§ bir älemi seyretme imkäni elde eder. Makber, hayatin en büyük korkusu olan ölümü yine hayatla izah etme endi§esi ile ölüme dair birgok duyguyu art arda siralarken Mezarlik §iirinde ölüm hakikati temelinde arzu edilen bir mekän tasavvuru söz konusudur. Her iki §iirde de ölüm ve sonrasina dair metafizik bir derinlik söz konusudur. Makber'de §üpheci, ret ile kabul arasinda bocalayan bir ruhun terennümlerine yol agan bu derinlik, Mezarlik §iirinde ölümün kesif perdesini kaldiran ve hakikatin ig yüzünü gösteren bir inanca kilavuzluk eder. Bununla birlikte her iki §iirde de güglü referanslar bulunmaktadir Akifin §iirini ba§tan sona saran manevi dinamikler okuru yönlendirmede güglü bir etkiye sahipken Makber de bu dinamikler, §airin isyanini örtmek istedigi bir siginma vesilesi olur. Neticede, her iki §iir de ölüm mefhumunu estetik bir endi§e ile aktarma hususunda Türk edebiyatinin iki güzide numunesi olarak dikkat gekmektedir.
Etik Beyan
"Makber ve Mezarlik §iirlerinde Ölüm ve Ötesi" adli gali§manin yazim sürecinde
bilimsel, etik ve alinti kurallarina uyulmu§; ULAKBiM TR DiZiN 2020 ölgütlerine göre
gali§mada etik kurul onayini gerektiren herhangi bir veri toplama ihtiyaci duyulmami§tir.
Kaynak^a
Abdülkadiroglu, Abdulkerim-Abdulkadiroglu, Nuran (1991). Mehmet Akif Ersoy Hakkinda Yazilanlar. istanbul: Mehmet Akif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfi.
Akinci, Gündüz (1954). AbdülhakHamit Tarhan Hayati Eserleri ve Sanati. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basimevi.
Akyüz, Ali Kämi (2006). "Hämid ve Makber". Hämidname. haz. ihsan Säfi, istanbul: Kutup Yildizi Yayinlari. 231-234.
Akün, Ömer Faruk (1959). Makberden Önce AbdülhakHämid'de Ölüm Temi. Dogentlik Tezi. istanbul: iSAM Kütüphanesi T811.31.
Bezirci, Asim (2000). AbdülhakHämit. istanbul: Evrensel Basim Yayin.
Bildik, Tezdan (2013). "Ölüm, Kayip, Yas ve Patolojik Yas", Ege Tip Dergisi. 52(4):223-229.
Bilgegil, Kaya (1958). "Abdülhak Hämid Üzerinde Bidil Te'siri Bidil'in Bir Mersiyesi ve Makber". TürkiyatMecmuasi, (13): 79-84.
Ersoy, Mehmed Akif (2012). Safahat. haz. M. Ertugrul Düzdag. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfi Yayinlari.
E§ref Edib (1938). Mehmed Akif Hayati, Eserleri ve 70 Muharririn Yazilari. istanbul: Asäri ilmiye Kütüphanesi Ne§riyati Marifet Basimevi.
Kanik, Orhan Veli (2002). Bütün §iirleri. istanbul: Adam Yayinlari.
Kisakürek, Necip Fazil (2011). Qile. istanbul: Büyük Dogu Yayinlari.
Kog, Mustafa (2002). "Ölüm Korkusu Üzerine Kuramsal Agidan Psikolojik Bir Degerlendirme", Sakarya Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi. (6): 7-20.
Kumsar, ismail Alper (2020). Safahat'ta Özlü Sözler. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfi Yayinlari.
Kuntay, Mithat Cemal (1990). Mehmet Akif. Ankara: Türkiye i§ Bankasi Kültür Yayinlari.
Kur'an-i Kerim Meäli (2011). Ankara: Diyanet i§leri Ba§kanligi Yayinlari.
Levinas, Emmanuel (2006). Ölüm ve Zaman. gev. Nami Ba§er. istanbul: Ayrinti Yayinlari.
Mermer, Kenan (2014). Tanzimat'tan Cumhuriyet'e DegigenMetafizik ve Edebiyat: Abdülhak Hämid Tarhan Örnegi. istanbul: iz Yayincilik.
Okay, Orhan (1990). Sanat ve Edebiyat Yazilari. istanbul: Dergäh Yayinlari.
Orhon, Orhan Seyfi (1937). Abdülhak Hämid Hayati ve Eserleri. istanbul: Cumhuriyet Kitabhanesi.
Öztürk, Ali (2012). "islam §airi Mehmet Akif', editör Yalgin Yaman. islämi Türk Edebiyati Sempozyumu. 29-30 Nisan 2011. istanbul: Sütun Yayinlari. 391-407.
UDEKAD
/ Volume; 3, / Issue; 2, 2020
Öztürkmen, Neriman Malko9 (1990). M. Akif ve Dünyasi. Ankara: Kültür Bakanligi Yayinlari.
Riza Tevfik (1984). AbdülhakHämidveMülähazät-iFelsefiyesi. istanbul: istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayinlari.
Samsak9i, Mehmet (2015). Ölüme Agilan Estetik Kapi: Türk Mezar Ta§i Edebiyati. istanbul: Kitabevi Yayinlari.
Sevgi, Ahmet-Özcan, Mustafa (2005). Prof. Dr. Ali Canip Yöntem 'in Yeni Türk Edebiyati ÜzerineMakaleleri. istanbul: Tablet Yayinlari.
Süleyman Nazif (2015). MehmedAkif. haz. M. Ertugrul Düzdag. istanbul: Kapi Yayinlari.
Tanpinar, Ahmet Hamdi (1992). Edebiyat ÜzerineMakaleler. istanbul: Dergah Yayinlari.
Tansel, Fevziye Abdullah (1938a). "Makber'de Leyla ve Mecnun Hüsün ve A§k Tesirleri", Ülkü Halkevleri Dergisi. 10 (59): 454-461.
Tansel, Fevziye Abdullah (1938b). "Makber'de Leyla ve Mecnun Hüsün ve A§k Tesirleri", Ülkü Halkevleri Dergisi. 10 (60): 541-544.
Tansel, Fevziye Abdullah (1991). Mehmet Akif Ersoy Hayati ve Eserleri: istanbul: Mehmet Äkif Ersoy Fikir ve Sanat Vakfi Yayinlari.
Taranci, Cahit Sitki (2004). OtuzBe§ Ya§. istanbul: Can Yayinlari.
Tarhan, Abdülhak Hamid (2013). Makber. haz. Özge §ahin Ugurel. istanbul: £agri Yayinlari.